Doç. Dr. Abdullah Türker

Deprem Değil Binalar Öldürür

Doç. Dr. Abdullah Türker

Kıymetli okurlarımız;
Ben Doç. Dr. Abdullah TÜRKER, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım. Coğrafya eğitimi, çevre sorunları, çevre eğitimi, iklim değişikliği ile su ve doğal afet okuryazarlığı konularında araştırmalar yapmaktayım. Bundan sonra her hafta güncel sorunlar ve çözüm önerilerine dair yazılarımla birlikte olacağız. Sizlerde görüş ve önerilerinizi [email protected] adresinden bana yazabilirsiniz. Keyifli okumalar…

DEPREM DEĞİL BİNALAR ÖLDÜRÜR
Jeolojik yapısı nedeniyle aktif fayların bulunduğu ülkemizde deprem önemli afetlerden biridir. AFAD istatistiklerine göre Türkiye’de 1900-2017 arasında 6,0’dan büyük 210 deprem kaydedilmiştir. Bu depremlerde 86.802 kişi yaşamını yitirmiş 597.865 konut ağır hasar görmüştür. Deprem konusu açıldığında ya da bir deprem yaşandığında hep İstanbul depremi konuşulsa da elbette ülkemizde deprem tehlikesi olan tek nokta İstanbul değildir. Ülkemizde yaşanan depremlerin dağılışlarına bakıldığında büyük bölümünün deprem riskinin yüksek olduğu görülür. Bu alanlardan biri olan Elazığ’da 24 Ocak 2020’de yaşanan 6,8 büyüklüğündeki depremde 41 kişi yaşamını yitirmiş resmi verilere göre 700’e yakın binada ağır hasar oluşmuştur. Aktif fayların olduğu her alanda depremin bir afete dönüşmemesi için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Aksi takdirde doğal bir olay olan depremin can ve mal kayıplarına neden olan bir afete dönüşmesi kaçınılmadır. 

Dünyada deprem ve depremle yaşamak denilince kuşkusuz çoğumuzun aklına ilk gelen ülke Japonya’dır. Öyle ki; 26.09.2003’te Hokkaido’da yaşanan 8,0 büyüklüğündeki depremde can kaybı yaşanmamış 479 yaralı resmi kayıtlara geçmiştir. Depremin büyüklüğünü gösteren rakamlardaki 0,1’lik artışın depremin açığa çıkardığı enerjiyi yaklaşık üç kat artırdığını da belirtmek isterim...!

 Peki, Japonya’nın depremden etkilenmeyen, can ve mal kayıpları olmayan ülke olmasının arkasında yatan nedenler nelerdir? Japonya’nın başarıp da bizim başaramadığımız ya da yapamadığımız nedir? sorusuna verilecek cevaplar arasında ilk olarak deprem riskinin yüksek olduğu alanlarda binaların zemin sağlamlığının iyi yapılması sayılabilir. İyi zemin üzerine sağlam binalar yapılması, sıkı denetimler ile bilinçli ve afete hazır bir toplumun oluşturulması ise diğer faktörler olarak sayılabilir.  Sivrice’de yaşanmış olan deprem sonrası gördüğümüz gibi yan yana olan binalardan biri yıkılıp insanlara mezar olurken diğeri sapasağlam ayakta kalıyorsa buradaki en büyük sorunun yapı sağlamlığını söylemek gerekir. Elbette yapı sağlamlığı üzerinde kamu kurumları tarafından yeterli ve gerekli denetimlerin yapılıp ağır yaptırımlar uygulanmadığı sürece depremlerin bir afete dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır..! Türkiye’nin tümünde yapı denetim uygulamalarının etkin biçimde yürütülmesi büyük önem arz etmektedir. 

17 Ağustos 1999 İzmit depreminden sonra televizyonlarda sıkça gördüğümüz rahmetli Prof. Dr. Ahmet Mete IŞIKARA’nın defalarca ifade ettiği gibi “Deprem değil binalar öldürür..!”
 

Yorumlar 1
KurtPençesi 07 Nisan 2022 17:25

Değerli görüşlerinizi ve bilginizi bu yazınızda bizimle paylaştığınız için teşekkürler. Deprem konusunda bir coğrafyacının görüş bildirmesi de ayrıca önem arz etmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları