Doç. Dr. Abdullah Türker

Ekonomik Madencilik mi? Ekolojik Madencilik mi?

Doç. Dr. Abdullah Türker

Yeraltında bulunan ve ekonomik değeri olan maddeler en basit tanımlamayla “maden” olarak nitelendirilir. Maden çağından beri birçok yeraltı kaynağı günlük yaşamda ve Sanayi Devrimi’yle birlikte de endüstriyel hammadde olarak kullanılagelmiştir. Artan dünya nüfusu, gelişen ve çeşitlenen endüstri faaliyetleri ve yeni geliştirilen teknikler her geçen gün maden çıkarımı ve kullanımını da artırmaktadır. Türkiye’de madencilik faaliyetlerine bakıldığında yeraltı kaynağı zenginliği ve çeşitliliği bakımından Elazığ – Malatya – Sivas bölgesinin ilk sıralarda yer aldığı söylemek yanlış olmaz. Bölgenin jeolojik yapısı bu noktada en büyük etken olarak ifade edilebilir. Örneğin Elazığ’da bakır, krom, demir, mangan, altın ve kurşun-çinko gibi metalik madenlerin yanında tuğla-kiremit, çimento, seramik ve mermer gibi birçok endüstriyel hammaddenin rezervi bulunmakta ve çoğunun çıkarımı gerçekleştirilmektedir.

Madencilik faaliyetlerinin temelinde ekonomik nedenler bulunsa da maden çıkarımı, taşınması, işlenmesi ve atıkların bertaraf edilmesi süreçlerinde ekonomik çıkarların önünde ekolojik kaygılarında göz önünde bulundurulması gerekir. Aksi takdirde ekonomik kazanç elde etme gözümüzü kör ederse ekolojik anlamda yaşanılır bir gelecek ya da çevreyi bulma olanağımızı da kaybetmemiz çok kolay olacaktır…
Nitekim 2010 yılı Ekim ayında Macaristan’da bulunan bir alüminyum fabrikasının atık havuzlarından sızan kızıl çamur Tuna nehrine karışarak Karadeniz’e kadar ulaşmıştır. Bu çamur normal koşullarda 7 civarında olan nehir suyunun pH seviyesini 9’a ulaştırmıştır. Felaketi getiren kızıl çamur elbette sadece Tuna nehri ve kollarını etkilememiştir. Tuna nehri havzasındaki topraklarında kirlenmesine sebep olmuştur. Dünyaca ünlü çevre örgütü Greenpeace bu olayı son 20-30 yılın en büyük üç çevre felaketinden biri olarak tanımlamıştır. Ülkemizde bu duruma bir örnek aradığımızda belki de ilk akla gelenler Bergama’da yapılan siyanürle altın çıkarımına karşı çıkan yöre halkı olacaktır. Bergama çevresindeki yataklarda siyanürle altın çıkarımına karşı seslerini duyurabilmek için onlarca eylem yapmışlardır. Siyanürle altın çıkarımı dünya genelinde oldukça yaygın olan bir yöntemdir. Öğütülen toprak içerisinde bulunan küçük çaptaki altın taneleri siyanür ile bir araya getirilerek maden elde edilir. Atık su ve hafriyattaki siyanürün toprağa, suya ve dolayısıyla çevreye karışması beraberinde felaketleri doğurabilir. Öyle ki % 2 siyanür içeren bir çay kaşığı çözeltinin bir insanı öldürebileceği bilinir. Siyanür ile altın çıkarımına bağlı olarak yakın geçmişte yaşanan en büyük çevre felaketi 2000 yılı Ocak ayında Romanya’da yaşanmıştır. Altın madeninin atık deposunun yıkılması ile birlikte 120 ton siyanür ve ağır metal içeren atık su kollarından başlayarak Tuna nehrine ve oradan da Karadeniz’e ulaşmıştır. Binlerce ton balık ölümü yaşanmış ve Tuna havzası ciddi zarar görmüştür. 

Maalesef bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu örnekler arasında yer almamak için madencilik etkinliklerini sırf ekonomik olarak görmeyip ekolojik bakış açısına da sahip olmamız gerektiği açıktır..!
 

Yazarın Diğer Yazıları