Böyle bir başlıkta sanırım akla ilk gelen Süper Lig…
Aslında maçların bitimine 3 hafta kala matematiksel olarak şampiyonluğunu ilan eden olmasa da perşembenin gelişi çarşambadan belli misali Galatasaray diyebiliriz daha doğrusu diyebilirim!
Bu arada spor yazarı değilim ama çocukluğumdan beri takip ettiğim ve bir arada amatör liginde oynadığım futboldan azda olsa anlarım. Bu bağlamda affınıza sığınarak birkaç yorum yapmak isterim.
Türk futbolunu dünyada isminden söz ettirmek için öncelikle şeffaf bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var ayrıca bu işin en tepesi futbol federasyonun adil yönetimi şarttır. Peki, adil yönetim söz konusu mu derseniz HAYIR!
Sadece yönetim mi suçlu? Tabi ki hayır…
Kulüpler üzerinde aklanan kara para ve iddaa oyunları ise maalesef kaliteden uzak bir hal sergilemektedir. Türkiye’de de 2.8 milyar dolarlık bir hacme ulaşan bahis sektörü, şikeyi cazip kılan bir başka unsur olabilir mi? Bu kadar paranın döndüğü yerde zaten şike kaçınılmaz.
Mesele şu ki; ağzımız tadıyla bir maç izleyemiyoruz haliyle Türk futbolu ise istenilen yerden bayağı bir uzak yerde…
Buradan çağrım olur ki; siyaset ve futbol baronları artık elinizi çekin!
Her yazımda vurguladığım milli hassasiyetlerimizi maalesef Türk futbolunda gösterememekteyiz. Türkiye A Milli Futbol Takımı FIFA dünya sıralamasında 41.sırada bulunurken, Türkiye UEFA ülkeler sıralamasında 12'nci sırada. Hadi buyur buradan yak!
FIFA Dünya sıralamasının ulusal takımların kalitesini doğrudan gösterip göstermediğine ilişkin tartışmalar dünya genelinde yapılmaktadır ve ekiplerin uluslararası turnuvalardaki son yıllarını göstermesi açısından önem teşkil etmektedir.
Hülasa, şampiyon Galatasaray desek de elbette asıl şampiyonu Türk futbolunun dünya sıralamasındaki yerini ilk üçe getirmekle olacaktır. Bunun için de kirli elleri temizlemekle bu işe başlamak lazım velhasılıkelam…
