Muhammed KURŞUN

Kasabanın Şerifi!

Muhammed KURŞUN

Üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş.

– Bir saat onbeş dakika…

Arkadaşlarına dönmüş:

– Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede  çay içelim… Oradan buradan derken lâf lâfı açmış… Birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile… Tren kaçmış…

Sormuşlar:

– Sonraki tren ne zaman?

– Bir buçuk saat sonra…

Yine dönmüşler kafeye. Yine çay, yine lâf ve derken yine düdük sesi… Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar. Bir saat sonra bir tren daha varmış. Dönmüşler kafeye… Ama bu kez uyanık duruyorlar. Trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar. İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş… Üçüncü ise geride kalmış ve yetişememiş… Bir süre dövündükten sonra başlamış katıla katıla gülmeye. Durumu gören kasaba şerifi dayanamayıp sormuş:

– Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!

– Nasıl gülmeyeyim! Onlar beni uğurlamaya gelmişti…

Hikâye bu diyelim ama günümüzde bizlere yıllardır gözümüzün içine bakarak aklımızla dalga geçen siyasetçiler maalesef bizleri başka trene bindirmek zorunda oldular. Günümüzde de bu tiplemede uyanık siyasetçiler yok değil özellikle kasaba şerifleri!

Basından takip edenler bilirler Trabzon'un Beşikdüzü ilçesinde ilginç çıkışlarıyla dikkat çeken 'Kasabanın Şerifi' lakaplı Belediye Başkanının bir araya geldiği gazetecilere sıra dışı bir konuşma yaparak seçim vaatlerini sorgulamayan yerel basını eleştirmişti. Daha ilginci ise şöyle demişti; "Espri ve şaka ile karışık bir laf ediyorum, bütün basın yazıyor. Yahu ben vaat ettim, bu milleti kandırdım, size şunu bunu yapacağım dedim. Bugün itibariyle seçime 14 ay kaldı. Bu vaatlerin hiçbirini yapmadım" diyerek aslında yerel basına da ayrı bir mesaj verme içerisindeydi.

Buradan özellikle yerel basındaki meslektaşlarıma sesleniyorum; bu işin vebali çok büyük!

Seçimlere son bir viraj kalmışken üzerimizdeki vebali atma açısından halkın doğru bilinçlendirmesi için kalemimizi adil tutalım. Adaletten bahsederken önce kendimizin adil olduğunu kanıtlayalım. Aksi durumda yaptığın haberin inandırıcılığı ne olabilir ki?

Güç bende zehirlenmesiyle meydanı boş bulan kasabanın şeriflerini elbette yaptığı yanlışlarıyla Hak önünde hesap verecektir ondan şüphemiz yoktur. Lakin bu dünyada da ecrini göreceklerini ve hesap sormak için adaletli davranan babayiğitlerinde olduğunu unutmamak gerekir.  

Hülasa, haksızlık yapanın sefaleti, haksızlığa uğrayanın sefaletinden daima daha feci olduğunu unutmayalım. İnsan dünyada bir Hak’tan bir de haksız olmaktan korkmalıdır velhasılıkelam…

Yazarın Diğer Yazıları