Rüveyda Sadak

Fobi'den Hobi'ye İslamofobi ve Namaz ve Hazımsız Rahatsızlık!

Rüveyda Sadak

Bir gün yok ki şaşırılmasın! Sahnedeki, sosyal medyadan bir yeniliğin daha olmadığı robotik bir paylaşımdı. Biri, elinde bir aygıtın gürültü sesiyle namazı taklit hareketler ve robokıble kelimesiyle bireysel dikkat beklentisi ve fakat toplum olarak ise değil dimyatın pirincine gitmek aslında bir sosyo-psikolojik durumu ve patolojik boyutu böylece ifade etmiş oldu. Ve bakın, sosyal medya diliyle mevcut sunum için neredeyim’den nereye! Bu, hayretler uyandırabilen bir mesele tabiî ki değildi. Şekliyle ne demek istiyordu, bunu anlamaya çalışmıyoruz, gerek de yoktu zaten. Kamera arkasında, gereksiz kahkalarla nasıl bir beklenti içerisinde olabilirdi, düşünmek bile değere dair bir atıf gerektiriyor. Bir camiinin ışık yansıması için de basit cümleli, geç bunları boş vermişliğine karşı, inanmasa da saygı gerek diyerek, Kur’an-ı Kerim’i yakan kişi ile aynı coğrafyada, ülkede bulunmamasına rağmen benzerliğin bu derece olmasına da bir anlam verilemezdi. İslam dini için bir fobinin, dilden dile modaya dönüşümü devam ederken ve fakat başka bir din için ise üst düzey bir çelişkiyle bir hegemonya tasavvur edilebiliyor. Sosyal medya takıntısını bireysel olarak belki de böylece destekletmek, toplumca herhangi bir inisiyatif gerektirmiyor. Ve leviathan, sadece Hobbes’un eserinde sabit kalmamış ve görünen o ki leviathanın canavar benzetmesi, din kutsalına hakaret edebilen mantıkta da yer alabiliyormuş. Teşbihte hata olmaz ve söz konusu leviathan, günümüz Dünya’sında aslında telefonlarda, sosyal sanılan ayrıca genişletelim, sosyal medyalarda yani ne derler, telefona bir tuş ve aktif olan her gereksizliğin doğru bilinmesi de denebilir ve vesaire. Lakaytlığın, dine hakaretle uygun gösterilmesinin, sosyal medya gereçleriyle kolaylaştığı ve böylece kabalaştığı ve filmlerin ve özellikle de reklam görüntüsü adı altında her türlü kültürel izolasyonun yerleştiği, amaca giden yolun mübah kılınmasını normal gösterdi. Basit bir reklam ve bir film ile bile yanlışın doğruya kılıf oluşturması, nasıl bir sempati olabilir? Ve çok okuyan mı bilir’in doğruluğuna tezat oluşturamayacak konuda, bilginin dünyası olan bilimin; TV, İnternet kapsamlı sosyal medyaların dışında gündüz kuşağı gibi seyirlerin ya da reyting kaynaklı aksiyon programların, kaynağı olmayan mentali, din eksenli boyuta taşıyan bir islamofobi şekliyle nüfuzun, toplumsalda dikkate değer bir geçerlilik sağla(ya)mayacağı da biliniyor. Gazze’de hayatta kalanlar için inanılmaz biçimde mağdur insan manzaraları, zor şartlar altındaki çocukların kümeslerde yaşamaya çalışması, açlıktan ölen ve bir şehrin yok edilmesiyle bir insanın yaşayabilmesi için mevcut olanakların mümkün olamadığı ve ortamsız mekânlara ve yine de ve rağmen hayatta kalabilmek için mücadele eden Gazzelileri görünce… Öte yanda böylesi gereksiz video senaryolarla sosyal medyada seyredilir olabilmek için aklı, yok göstermeye bir gerek yok/tu. İslamofobi kapsamında hakaret tanımlaması ancak bu kadar iğreti görünebilirdi. Küreselde Gazze için konjonktürel olarak gösterilen tepki karşısında, islamofobi kavramıyla çelişmeyen ve din üzerinden hakaret konusunda, hayatın neredeyse tüm alanını kaplayan sosyal medya takıntılı ve izlenirliği artırmak amaçlı yapılan bu gereksiz video, gerçekten sosyalin (!) mi konusu idi ya da gerçekten bir sosyallik miydi bu?

Yazarın Diğer Yazıları