Ömer Enes YILAR

Malatyalı Bürokrat ve Siyasiler Stajyer Kabul Eder mi?

Ömer Enes YILAR

Başlarken… Bu paragrafı buraya bırakıyorum ki; günün birinde olur da bir yerde Daire Başkanı, Genel Müdür veya ne bileyim bunlara benzer bir makamda bulunursak ve hala o konumdayken buraya bağlı bir yatırım Elazığ’a değil de başka bir şehre yapılırsa ve hala  istifa etmemişsem bu satırları yüzüme vurabilesiniz.

İroniyle başladık ama bu durumdan oldukça rahatsız olduğumuzu daha keskin ve net bir şekilde mi dile getirmeliyiz bilmiyorum. Elimizde olmayan sebeplerden ötürü hem kaybeden hem kıskanan hem de kötü olan biz oluyoruz. 

Kızılay olayında olduğu gibi yine önemli bir yatırımı kaybetmenin bizlerde yaşattığı duyguları tarif etmek mümkün değil. Hem Özel Harekat Bölge Müdürlüğü Malatya’ya yapılıyor hem kıskanan biz hem iki kardeş şehir arasında tartışma çıkaran biz oluyoruz hem Mehmet Aktaş Elazığlı hem deprem hem pandemi bakın nasıl karışıyor her şey birbirine… Gel de tarif et, gel de çık çıkabilirsen işin içinden. 

‘Depremin merkez üssü Sivrice, ağır yaralanan Elazığ üstüne bir de pandemi süreci’ şu tırnak içinde yazdığım birkaç kelimenin etkisi yıllarca geçmeyecek bu memleketten ey ahali!

Sütaş Bingöl’e, Özel Harekat Malatya’ya, Elazığ’a gelince akan sular duruyor maalesef… Yine batımızda Malatya, doğumuza Bingöl, kuzeyde Tunceli, Güneyde Diyarbakır derken sonra biz yine kıskanan, arayı bozan kişiler konumuna düşüyoruz.

Yani birileri böyle yatırımların yapılacağını duyuyor, ve o yatırımı kendi şehirlerine kazanmak adına mücadele ederek başarılı oluyor. 

Biz nerede yanlış yapıyoruz, nerede eksikliğimiz var?

Ben gerçekten merak ediyorum, Özel Harekat Bölge Müdürlüğü’nün Malatya’ya kazandırılma süreci nasıl işledi? Bu yatırımın Malatya’ya yapılmasını hangi bürokratlar ve siyasiler sağladı ve bu süreçte bizim bürokratlarımız ve siyasilerimiz ne yapıyordu?

Keşke imkanımız olsa da bu tarz konularda siyasetçi ve bürokrat yetiştirebilmek adına bu yatırımın Malatya’ya kazandırılmasını sağlayanların yanına stajyer gönderebilsek… Belki gelecek adına ümit verici olurdu.

Bu yazdıklarımızı eziklik olarak algılayabilirsiniz ama her seferinde aynı son ve aynı hüsran yaşanıyorsa artık bizim de bir şeyleri kabul edip şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lazım. 

Yani şöyle bir hayal gücümüzün sınırlarını zorladığımızda demek ki diyorum Elazığlı bir bakan olması bile artık bizi kurtaramayacak… Bakan, siyasetçi ya da bürokrat vb. kim olursa olsun önemli olanın bunlar değil de sadakat, liyakat ve cesaret ile memleket sevdasına sahip olmaktan geçiyor.

Şöyle düşünüyorum demek ki bizim Elazığ’da bazı makam ve mevkilerde bulunanlar gerçekten kötü niyetli değiller ama beceremiyorlar!

Ben ya da başka biri bu konuda konuşan kim varsa eleştiri yapmakla suçlanıyor. Belki biz olsak bizler de bir şey yapamayacaktık ama başlarken yaptığımız ironi gibi en azından yapamıyorsak ‘yapamıyoruz’ diyerek bırakacaktık. Önemli olan da bu, ya yapacaksın ya da bırakacaksın. Çaba göstereceksin, pes etmeyeceksin, koltuk gitse de illa memleketim diyeceksin. Bu sadece siyaset veya bürokraside değil hayatın her alanında geçerli çünkü memleketini sevmeyen ülkesini de sevemez… 

***
Gençler bu sahneyi atlamayalım… Geçtiğimiz haftalarda ‘Kuruluş Osman’ adlı dizide anlatılan ve hepimizin izleyip kendimize hatırlatmamız gereken şu gerçeğe dikkat çekmek istiyorum:

Bir Moğol askeri, Osman Bey’den haraç olarak kabul edilecek altınları almak için huzura gelir. Osman Bey, altın dolu sandığı açarak çil çil altınları avuçlar ve bu altınların dedesi Süleyman Şah’ın, babası Ertuğrul Gazi’nin ve nice şehitlerin emaneti olduğunu söyleyerek Moğol askerinin elini sandığa kıstırır. 
Peki biz bu iradeye gösteriyor muyuz? Atalarımızdan emanet kalan hazinelerimizi haraç olarak dağıtıyor muyuz yoksa üstüne koyarak geleceğimizin temelini mi sağlamlaştırıyoruz. Gerek yaşadığımız bu mukaddes topraklar, geleneklerimiz, kültürümüz bizim en büyük mirasımız ve hazinemizdir. Bunları bizlerden haraç olarak alacaklarını düşünelim… İyice ve etraflıca düşünelim!
 

Yazarın Diğer Yazıları