Ömer Enes YILAR

'İYİ'ce Düşünün!

Ömer Enes YILAR

İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır! Tanımlarsak, kendisi küçük bir kötülüğe katlanamayan, başkasına büyük kötülükler yapmaktan kaçınmalıdır, sonucuna ulaşabiliriz. 

Günlük hayatta ailemizle, arkadaşlarımızla, iş hayatında, sosyal yaşantımızda bazen sorunlar yaşayabiliriz. Kişilerarası iletişimde bu tarz sorunların aşılması için kilidi açacak anahtar empatidir.

Siyasa dünyasında da durum bundan ibarettir. Günümüz siyaset dilinde bırakın empati yapıp yaptığımız hatalardan ders çıkarma ve hatanın bedelini ödemeyi göze alma erdemlerini göstermeyi, başkalarının yaptıkları hatayı kendi hatalarına zemin oluşturma niyetinde kullananalar çoğunlukta.
Yani ne bir siyasetçi affedilebilecek bir hata yaptığında diğerleri empati yapıyor ne de Türkkan örneğindeki gibi affedilemeyecek bir hata yaptığında bunu tam anlamıyla kabullenip bedelini tamamen ödüyor. Hiçbir isim vermeden tüm partileri yorumlarsak karşımıza tek bir imge çıkıyor, o da KÖRDÜĞÜM!

İlkokul seviyesinde çocukların en büyük bahanelerinden olan ‘A kişisi de yaptı’, ‘o yaptı diye yaptım’ ‘ona niye kızmadınız’ gibi hataları kapatmayacak, aksine vatandaşın gözünde sizi daha da aciz kişiler olarak tanıtacak söylemlerden ne zaman uzaklaşacaksınız?

Her zaman söylediğim gibi Türk insanı önemli bir tarihi birikime sahiptir ve hatasından ders çıkarmak isteyen, örnek olaylar ile yaşadığı problemlere çözüm arayanlar, geçmişi biraz araştırsa muhakkak bir çare bulacaktır.

Ama biz öyle yapmıyoruz, başta da söylediğim gibi direkt çarpıtma yapıyoruz ve ‘onlar da yaptı’ diyerek işin içinden çıkıveriyoruz ama sadece lafta…

Kimden bahsettiğimi sanırım anladınız. Son günlerin İYİ popüleri ama Bingöl ziyareti sonrası KÖTÜ popüleri olan partiden bahsediyorum. Lütfü Türkkan’ın Bingöl ziyareti sırasında sergilemiş olduğu davranış; beklenenin dışında, sadece Grup Başkanvekilliği’nden istifa ile karşılıksız kaldı. Oysa kamuoyu İYİ Parti’yi kendi söylemlerinden hareketle ‘farklı’, ‘milliyetçi ve muhafazakar’, ‘hatayı affetmeyen’ bir parti olarak tanıyordu. 

Bugünlerde İYİ Partililer evet, hatayı kabul ediyorlar ama ‘onlar da yaptı’ söylemiyle hatayı bedelsiz bırakarak kendileriyle çelişiyorlar yani biz onlar gibi değiliz, gerekeni yaparız söylemini yalanlıyorlar ve henüz anlamasalar da kamuoyunun bu yeni partiyi GERÇEKTEN tanımasını sağlıyorlar. 
Yani birini gerçekten tanımak istiyorsan ‘iyice sinirlendirmelisin’ diyorlar ya işe tam da durum bu…

Parti tabanı, kendi aralarında belki de beddua ederek, ‘ne yaptın bize’ diyerek sitem ettikleri Türkkan’ın hala partide olmasından rahatsızlık duysa da çaresiz bekliyorlar. Sorunca da ‘onlar da yaptı, onlara neden kızmadılar’ diyorlar…

Yani; günün birinde iktidar olursak çok da bir farkımız olmayacak diyorlar ama farkına bile varmıyorlar. 

Geçen gün bir siyaset duayeni olan Sayın Av. İbrahim GÖK ile bu konuyu bir sohbet ortamında konuştuk. Yukarıda da söyledim ya tarihimiz her olaya bir ışık tutabilecek cömertlikte olduğundan, işin duayenleri konusuyla alakalı bir örneği hemen söyleyiveriyor. 

İşte bir siyaset duayeninden İYİ Parti’nin ‘iyi’ce düşünmesi ve tartışması gereken bir örnek olay: 

Yıllarca önce Nusret Demiral diye bir adam vardı. DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) Başsavcısıydı hatta Merve Kavakçı olaylarını takip eden adamdı. Bu adam Ankara’da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Milletvekili adayı olarak çıktı. Bir açıklamasında “Bu ülkede Ezan muhakkak ve muhakkak Türkçe okunmalıdır” dedi. MHP o dönem barajın üstünde bir rakamda olmasına rağmen birden barajın altına düştü.

Kim bilir, siyasal İletişime çok hevesli olan benim gibi genç araştırmacılar, şu an saçımdaki siyahların beyazlar kadar olduğu bir dönemde, soranlara ‘Türkkan Örneği’ni anlatırlar belki de…!
 

Yazarın Diğer Yazıları