Daha önce de bahsettiğim gibi şu anda Elazığ’ın en çok tıklanan haber sitesi konumuna yükselen Hakimiyethaber’in sadece Elazığ’da değil bölgede hatta Türkiye’de sayılı haber siteleri arasında yer alması adına yoğun bir çaba içirişinde olduğumuzdan her hafta Cuma günleri yayımlanan köşe yazılarına ara vermek zorunda kalmıştım.
Ancak apar topar ara sıra beni buraya getiriyorsunuz. Sonra üzülüp, sinirlenip strese girmek zorunda kalıyorsunuz.
Peki, niye geldim? Bazı sesler işitiyoruz, bencil, empatiden yoksun, kibirli ve altı duldurulamayıp bomboş kalan sesler..
Hele ki içlerinden bir tanesi beni her geçen gün biraz daha irite ediyor. Ben hayatımda belki bir ya da iki kez gördüğüm, … Hoca diye adı geçince bile baba dostu olmasından da kaynaklı saygı duyduğum son zamanlarda zıvanadan çıkan bir ismi de yine saygıdan belki son kez es geçiyorum.
Değerli büyüklerim, 3 buçuk yıl içerisinde neler neler yaşadık galiba hatırlamıyorsunuz. Siz büyükler yaşlarınızın olgunluğu ve 70 ila 80’li yıllarda yaşadığınız zorlu ve karanlık süreçlerin tecrübesi ile deprem, pandemi, ekonomik kriz vs. gibi durumlara daha dayanıklı ve dirençli olabilirsiniz. Ancak özellikle 90 yılların sonuna doğru nispeten rahatlayan ve 2000’li yıllarda pozitif konularda nirvanaya ulaşan Türkiye Cumhuriyet’inde yaşayan gençler ve özellikle bazılarının ısrarla Z Kuşağı diye tanımladığı bizlere göre daha da genç olan kardeşlerimiz daha hayatlarının baharında Gezi olayları, ekonomik kriz, hain darbe girişimi, deprem, pandemi, iklim krizi, bir ekonomik kriz üstüne dünyada eşi benzeri görülmemiş bir deprem felaketi daha yaşadı.
Bunların yanında artan nüfus, iş bulma zorluğu, gelecek kaygısı, adamı olanın, parası olanın, gücü olanın değer gördüğü, kadro aldığı, türlü haksızlık ve hukuksuzlukların kol gezdiği, 88,2 puan alıp önündeki 1 kişinin atanmasıyla kendisine sıra gelemediği için kafelerde çaycılık yapan öğretmenlerin, asgari ücretle çalışan mühendislerin bulunduğu bir ülkede hiç elinizi vicdanınıza koyup bu gençlerle empati yapma telaşına giriştiniz mi?
Ben hepinizi çok iyi izliyor ve tahlil ediyorum. Yapmadınız. Ayeti kerimelerle süslü sosyal medya paylaşımlarıyla verdiğiniz ahlak derslerinin karşısında saman altından yürüttüğünüz suları bilmeyenler olduğunu düşünerek yürüdüğünüz bu yolda ne kadar iğrenç olduğunuzu bir bilseniz keşke.
Aklıma imamın kızıyla ilgili o meşhur fıkra geliyor ama anlatmadan geçiyorum. Başkalarının çocuklarına ahlak dersi verirken kendi çocuklarınız için yaladığınız elleri ayakları da geçiyorum.
Biz geçtikçe bakıyorum ki siz daha da azıtıyorsunuz. Gençleri rahat bırakın. Onların yaşadıkları tüm zorlukların yanında eğlenmeye, enerjilerini bir şekilde atmaya, sosyalleşmeye ihtiyaçları var. Türlü iğrençliklerle suçladığınız ancak bugünkü güncel konjonktürü zorla dayattığınız gençlerden ne kadar uzaklaştığınızın farkında değilsiniz.
Ayeti kerimelerle, hadislerle, ahlak dersleriyle meşhur zevatların bu kutsal değerleri ağızlarına alırken davranış ve yaşantılarında ise tam tersini uygulaması bizim gençlerle aramızdaki bağı tamamen koparıyor.
Allah’tan sizi dinlemeyen, gençlerle empati kuran, onların ihtiyaçlarına da kulak veren, onları anlayan yöneticilerimiz az da olsa hala varlar.
Bir teşekkürle bitiriyorum. İçi boş türlü eleştirilere rağmen gençlerle iletişim kuran, onların beklentilerine kulak veren, ekonomik zorluklara rağmen fedakarlık yaparak sıcak yaz akşamlarında gençlerin nefes almasını sağlayan Sayın Şahin Şerifoğulları’na sonsuz teşekkürler.
Siz, boş boş konuşan bu insanları takmayın gençler. Akşam Sinan Akçıl konserinde buluşalım. Ancak lütfen çevreyi temiz tutalım, eğlencemizin dozunu iyi ayarlayalım ve şu her konuda bir fikri olan çokbilmiş bazı büyüklerimizin yüzünü kara çıkaralım. Hadi!