Mehmet DUMAN

Ufaktan Dokunuşlar

Mehmet DUMAN

Şehir hastaneleri siyaseti tiyatro zannedenlerin zaman, zaman gündemi değiştirmek adına başvurduğu birilerine göre müthiş başka bir kesime göre ise adı her ne kadar yap işlet devret olsa da peşkeş çekilmekten öteye gitmeyen ölü bir yatırım olduğudur. Milletin derdini tasa edinen gerçek kahramanların tükendiği bu zaman diliminde vatandaşı kandırmaktan öteye gitmeyen bazı gerçekler artık iyiden iyiye sıkmaya başladı diyebilirim. Hizmeti vatandaşın ayağına götürmek anlayışıyla açtığımız konuyu irdelemeye çalışırsak bu hizmetin ayaktan çok mezara götürdüğünü kendi adıma söyleyebilirim. Şehir trafiğini düşündüğümüzde Türkiye’de kaza ve ölüm oranı bakımından ikinci sırada bulunmamız tesadüf olmadığı gibi, şehir hastanesine gitme, yetişme, bulunduğun semt ya da mahalleden her an araç bulamama, bazen iki üç araçla ve saatlerce bu amaca kavuşma çabası vatandaşı çileden çıkartan depresyonun ham maddesi oldu neredeyse. Özel aracı olmayan, elzem olan saatte toplu taşıma aracı bulamayan, ticari araca gücü yetmeyen, ambulans için küçük çaplı rahatsızlıklarda aramayın gibi cevaplar ateşin içerisindeki çırpınışımıza benzinle verilen cevap olsa gerek. Bu durum, trafiği kördüğüm olan bizim gibi küçük şehirlerde eziyetin önlenemez büyümesi olurken, büyük şehirlerde bu hizmet nispeten daha rahat bir konumda sunulmaktadır. Bu şehirlerde merkez ilçelerde bulunan devlet hastaneleri ya da semt poliklinikleri çalışmalarında herhangi bir sekteye uğramazken, merkezden uzak ilçelerde ise öteden beri var olan hastaneler hizmetlerine aynı şekilde devam etmektedirler. İngiltere ve birkaç ülkenin geçmiş yıllarda bizim balıklama atlayarak anlattığımız bu sistemi denediklerini ve çok büyük sıkıntılar yaşadıkları görülünce hizmeti vatandaşın yanına götürmenin doğru olduğuna karar verip öncesinde var olan sistemlerine geri dönmüşlerdir. İkinci perde yani madalyanın diğer bir yüzü daha var bu işleyişte. Devlet sırrı, ihale, yap işlet devret, işletme hakkını satma, zararı kapatma gibi işlerin yaşandığı bir başka ekran. Son olarak Elazığ şehir hastanesi gibi bazı hastanelerin işletme hakkını Danimarkalı bir firmanın alması gibi. Şartları ve sözleşmeyi bilmediğimiz yorum kısmında kim ne derse kendine aittir demekle yetinebiliyoruz ancak. Bu arada devletin özelleştirme kapsamında satışını yaptığı köprüler, oto yollar, fabrikalar, hastaneler yükün büyük kısmını merkezin elinden alıp işleyişi rahatlatırken özelleştirme süreci sonucunda devredilen birçok işletmenin yerinde yeller estiğini görüyoruz. Özelleştirme adı altında sahip olunan binaların, arsaların ve tesisleri n iki üç defa el değiştirmeleri bir yana özel hastane, otel, lokanta, düğün salonları gibi yeni yapılanmalarla birçok üretimin ve hizmetin kapanıp yok olduğuna şahit oluyoruz. Bir başka konuya kısa olarak parantez açmak istediğimde karşıma özel hastanelerin çıktığını görmekteyim. Devletin anlaşma gereği hizmetine müsaade ettiği bu hastanelerin tamamen soygun yeri olduğunu söylemeyen, yaşamayan, duymayan yok gibi. Basit bir göz katarakt ameliyatında kullanılan merceğin bedelini devletin tamamen ödediğine kulağımız hayretler içerisinde misafir olurken devletin hiçbir katkısı yokmuş gibi vatandaştan alınan fahiş paralar bu düzenin halının altına süpürülen kaba tozlarından sadece bir tanesi olsa gerek. Kısaca, yetmiş ve seksenlerde izlediğimiz sinema filmlerinde gördüğümüz her aksiyona alkış tutup, her duygusala gözyaşı dökmeye devam ediyoruz, nereye nasıl gittiğimizi bilmeden sormadan, sorgulamadan. Rabbim çoluk çocuğumuzun yardımcısı olsun.

Yazarın Diğer Yazıları