Klasik sanat müziğinin yanı sıra Türk halk müziğini ve folklar müziğine kucak açan yapının temel taşıdır Harput müziği. Süsleme sanatında davul, gırnata(Klarnet),zurna, çığırtma, kaval, kemene(keman), kanun, saz (bağlama), tef gibi çalgılar kullanılmıştır. Bu sazlardan gırnata(klarnet) sonradan çığırtma ve zurnanın yerini almıştır. Kaval ve saz(bağlama) geleneksel müzik icralarında pek kullanılmamıştır. Bunların yanı sıra cümbüş de son dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır. Harput müziği uşşak, hüseyni, bayati, karcığar, muhayyer, hicaz, gerdâniye, segâh, eviç, rast, mahur, hüzzam, sabâ, bûselik gibi makamlar dâhilinde oluştuğu için içerisinde büyük oranda zengin çeşitliliği barındırmaktadır. Ogün Atilla Budak, Türk Müziğinin Kökeni-Gelişimi adlı çalışmasında bu süreci şu şekilde ifade etmiştir; “… Selçuklular’dan itibaren müzik, daha sonraları iyice belirginleşecek olan yapılanmasını oluşturarak varlığını sürdürdü: Kırsal kesimde ve geniş halk kitleleri arasında Halk Müziği olarak; devlet kapısında ve orduda, nevbet (nöbet) Mehter Müziği olarak; tekke ve tarikatlarda dinsel ya da tasavvuf müziği olarak; başta saray olmak üzere, kimi yöneticilerin ve ileri gelen ailelerin konaklarında Sanat/Klasik Müzik türünde oluşturarak varlığını sürdürmüştür.” (Budak, 2006: 36) Genel olarak Türk Müziği’ni meydana getiren; Sanat Müziği, Mehter Müziği, Halk Müziği ve Tasavvuf Müziği gibi çeşitli alt unsurlardan oluşan bu yapı, Elazığ-Harput Müziği’nde kendisini göstermiştir. İşin ham maddesine baktığımızda Harput tarihinden miras kalan bu özelliğin yeşermesi, budaklanıp kök salması ile bugüne kadar kürsü başlarına renk katarak varlığını sürdürmüş olması bu toprakların özünde ve işleyişinde oluşmuş bir değerdir. Son günlerde yaşadığımız bir tuhaflık bizi kaşındırmış olacak ki biraz dokunalım istedik. Bizim olanın, bizden olanın, asırlardır yaşadığımız ve yaşattığımız olanın yeni ve yeniden denilerek bizlere iade edilmesi kendimce hiç etik olmadı diyebilirim. Biz bu yapıyı, bu yapıda oluşan değerleri Halk evlerinde, musiki Konservatuarlarında, kürsü başı topluluklarında ve bu konuda çalışma yapan çeşitli dernek ve kuruluşlarda geleneksel hale gelmiş bir bütünleşme ile şehrin kökünde var olduğuna inandığımız sürece yaşatılmaya çalışıldığına şahitlik edebiliyoruz çok şükür. Açıklanan isim değişikliği ile yeni bir sürecin başlamasına imza mı atıldı bilemiyorum. Elazığ klasik Devlet müziği korosu ortada hiçbir iş ve işlem ile düşünce yokken birden bire Kürsü başı müzik topluluğu oldu. Duyduklarımız! Yıllardır varlığını bir şekilde sürdüren koro acaba özelleştirme kapsamına mı alındı? Zarar eden kurum ver kuruluşlara baktığımızda kültürümüz ve müziğimiz için var olmaya Çalışan koronun giderleri pudra şekerinden daha mı fazlaya geldi? Bulunan çözümler ve İhaleye katılacaklar! Kulağının pası henüz silinmemişler, Kürsünün başköşesine göz koyanlar, Kendilerine çalıp söyleyenler ile Kamber’ siz düğüne gidenler olacakmış. Sözümüzün özü, müziğimiz ile oynamaya kalkanlar yarın makamları da değiştirmeye kalkarlarsa kimse şaşırmasın. Sağlıkla kalın, esen kalın.