Faruk YILDIZ

TÜRKİYE'NİN TEMEL SORUNU EKONOMİ

Faruk YILDIZ

Türkiye’nin ekonomi bakanı çok amatörce bir mektupla istifa etti. Devlet adabına uygun olmayan bir biçimde ve üslupla.

En önemlisi de Sayın Cumhurbaşkanımızın bir yakını olarak da bu yolu ve üslubu tercih etmesi de başlı başına bir tartışma konusu oldu.

Köklü devlet geleneklerine sahip bir toplum olarak bu şekildeki görevden ayrılmalara alışık değiliz.

Hele bir de mektupta kullanılan dil, yapılan anlatım bozuklukları ve imla hataları bir kez daha devlet adamının kolay yetişmediğini gösterdi.

Devletin en önemli bakanının “Allah sonumuzu hayr eylesin” diyerek istifa etmesi bir ülkede siyasi, sosyal ve en önemlisi de ekonomik sonuçları hiç düşünülmez mi?

Mektupta göze çarpan anlatım ve imla hatalarına gelince;

“çokta”    (doğrusu çok da olmalıydı)

“belkide” (doğrusu “belki de” olmalıydı)

“çokça hakkım geçmiştir haklarını helal etsinler” (doğrusu çokça hakları geçmiştir; haklarını helal etsinler olmalıydı)

“arkadaşalarıma” (doğrusu “arkadaşlarıma” olmalıydı)

“at izinin iti izine” (doğrusu “at izinin it izine” olmalıydı)

Çok amatörce yazılan istifa mektubunun Sayın Bakanın instagram sayfasında yayımlanmasından ve istifanın Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edilmesinden sonra herkesçe yandaş diye tabir edilen medya tarafından nihayet görülüp tartışılması kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi hususunda soru işaretleri bıraktı ne yazık ki.

Bu hususta Fatih ALTAYLI’nın hakkını teslim etmeden geçersek Sayın ALTAYLI’ya haksızlık etmiş oluruz. Bütün televizyoncuların köşe bucak kaçtığı bir zamanda Sayın BABACAN’ı, Sayın DAVUTOĞLU’nu, Düccane CÜNDİOĞLU gibi bir düşünürü programına çıkaran bir gazeteci ve televizyoncu için büyük bir karakter ve tutarlılık örneğidir Sayın Fatih ALTAYLI’nın duruşu.

Sonuç olarak Türkiye ekonomisinde bir dönem şöyle ya da böyle kapandı.

Doları 5 TL’nin altına çekeceğiz iddiası ile yola çıkıldı ama bu dönemde dolar 8,51 TL’yi gördü.

10 Temmuz 2013 tarihinde gramı 83 TL olan altının fiyatı 6 Kasım 2020 kapanış tarihi itibariyle 540 TL’ye yükseldi.

Enflasyon oranı Babacan ve Şimşek dönemlerinde yüzde 35’lerden yüzde 6-7’lere gerilerken 10 Temmuz 2018 sonrasında yüzde 20,30’u gördü ve şu anda yüzde 12 seviyesinde.

Yurt içi Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) Babacan döneminde 225 milyar dolardan 951 milyar dolara çıkarılırken 10 Temmuz 2018 döneminde 750 milyar dolara geriledi.

Kişi başı milli gelir Babacan döneminde 2250 dolardan alınıp 2013 yılında 12519 dolara çıkarılırken 10 Temmuz 2018 sonrası dönemde 9000 dolar seviyesine geriledi.

Babacan döneminde 36 milyar dolar seviyelerinden alınıp dört kattan fazla büyüyen ihracat 152 milyar dolara çıkarılırken bu rakam günümüzde hala Babacan’ın bıraktığı gibi 160 milyar dolar seviyelerinde.

Aynı şekilde ekonomideki kötüye gidişe paralel olarak Türk Lirası’nın reel değer kaybı göz önünde bulundurulursa kamu ve özel sektör çalışanı TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesiyle zaten yoksulluk sınırında iken daha da yoksullaştı.

2013 yılından bu yana giderek ivme kaybeden Türkiye ekonomisinin kötüye gidişini pandemi süreci ile doğrudan ilişkilendirenlerin bu aymazlığı ayrı bir tartışma konusu.

Aylardır değil yıllardır televizyon ekranlarında iktidar yanlısı kanallarda Türkiye ekonomisine dair tek bir tartışma programı dahi yapılmaması ülkemizdeki tarafsız basın ilkesini gölgede bırakmıştır.

Memur, işçi, emekli ve asgari ücretlinin, TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi, altın fiyatlarının başını alıp gitmesi, petrol fiyatlarının varil başına 10 dolar seviyelerine gelmesine rağmen pompa satış fiyatlarının litre başı yine de 5,5-6 TL’ye satılması, bunca pahalılık içinde memura, işçiye, emekliye, asgari ücretliye yüzde 3,5+3,5 zammın reva görülmesi karşısında yetkili sendikaların (MEMUR-SEN Konfederasyonu) her zaman olduğu gibi ölü taklidi yapmaları ülkemizin son yıllarda geldiği noktanın hüzünlü hikâyesinin yazılmaya başlandığının bir tasviri olarak görülmelidir.

Bu süreçte öncelikli olarak tarafsız ve objektif olmadığı için iktidar yanlısı medya organları, 2014 yılından bu yana kamu çalışanlarının hakkını almış olduğu yetkinin tam anlamıyla hakkını verememiş olan MEMUR-SEN Konfederasyonu ve diğer sendika ve sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, bilim adamı ve akademisyen kimliğine bürünmüş aydınlar(!), entelektüeller(!), anlatılan her hikâyeye körü körüne inanıp hikâyeyi anlatanlara biat edip sorgulamadan peşinden giden herkes sınıfta kaldı.

Nihayetinde temennimiz küresel güçlerle mücadele noktasında iktidarın Sayın Ali BABACAN ve Sayın Mehmet ŞİMŞEK gibi ekonomi ve maliye bakanlarına Türkiye ekonomisini teslim etmesidir.

Bulunduğumuz coğrafyada Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN gibi liderler kolay kolay yetişmiyor. Bu coğrafyanın Tayyip Erdoğan gibi bir lidere ihtiyacı var.

Tarihin her döneminde büyük liderlerin etrafı demir ağlarla örülmüştür. Hakikat gizlenmiştir. Bilinen gerçekler söylenmemiş, çıkara dayalı ilişkiler üzerinden meseleler yansıtılmıştır.

Bir liderin etrafında bilge şahsiyetler ve yetkin kurumlar kümelenmezse bir süre sonra yapı çözülüp dağılmaya başlar. Bir eğitimci ve tarihçi olarak belirtmeliyim ki tarihin farklı dönemleri böylesi hazin hikâyelerle doludur.

Devlet yönetiminde duygusal anlayışlara ve çıkara dayalı ilişkilere yer verilmemelidir. Medya, sivil toplum ve sendikalar tarafsızlığını yitirip yandaşlığı seçerlerse başka iktidarların döneminde acınacak duruma düşerler elbette.

Ülke adaletle yönetilir, ehliyetli ve liyakatli insanların omuzlarında yükselir. Toplumda refaha ve huzura böylesi bir anlayışla ulaşır.

Yapılan güzel şeyleri anlatmakla birlikte yapılan yanlışları da düzgün bir lisanla izah etmenin bir vatandaşlık görevi olduğunu unutmamak gerekir. Sorumlu her bireyin temel görevlerinden biri de öz bilince sahip bir yurttaş olabilmeyi başarmaktır.

Düşünür Dücane Cündioğlu’nun dediği gibi “bir halk akıl ve vicdanını yitirdiğinde toplum vasfını da yitirir, bir yığın, bir kitle, bir sürü, kısacası bir toplam haline gelir. Ne bu millet bir toplam ne de biz bir parçayız. Bir toplumun üyesi olmak bir erdemdir ama bir toplamın parçası olmaya direnmek haysiyet alametidir.”

Kalın sağlıcakla.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları