Kamu çalışanları adına altıncı dönem toplu sözleşme görüşmeleri yine sahnelenen yeni bir oyundan sonra anlaşmayla sonuçlandı.
Yoldaşlık yaparak toplu sözleşme görüşmelerini birlikte yürütme kararı alan MEMURSEN ve KAMUSEN, tünelin sonu görününce ayrılık sinyalleri verdi ve sürecin sonunda masadan ilk kalkan KAMUSEN oldu.
Olası bir başarı havası olduğunu gören KAMUSEN de bu süreçte kamu çalışanları gibi aldatılmış olarak masayı terk etti.
22 Ağustos günü açıklanması beklenen hükümetin teklifi bir gün sonraya sarkınca işlerin iyi gitmediği belli olmaya başladı. Nihayetinde eleştirilerin odağında olmamak için masayı son anda terk ederek hayata tutunmaya çalışan ilk KAMUSEN oldu!
Resmi olarak yetkili ama sendikacılık serüveninde son yıllarda arkasında bıraktığı izlerle zihinlerde yetkisiz kabul edilen MEMURSEN, Ali Yalçın yönetiminde bir kere daha kamu çalışanlarını hayal kırıklığına uğrattı.
Sürece 2022 yılı için % 21+ % 3 refah payı, 2023 yılı için % 17+ % 3 refah payı ve önceki dönem kaybı için 600 TL seyyanen zam isteyen Ali Yalçın başkanlığındaki MEMURSEN, hükümetin sunduğu 2022 yılı için % 6+5, 2023 yılı için de % 6+6 teklifine karşı sözüm ona eylem kararı almış ve bu eylemi de mesai saati dışında saat 17:00’dan sonra yaparak; hak, adalet, eşitlik, özgürlük ve en önemlisi de kurucu genel başkan Mehmet Akif İNAN’ın MEMURSEN üyelerinin klişeleşmiş sloganı haline gelen
“Her eylem yeniden diriltir beni
Nehirler düşlerim göl kenarlarında”
şiirine yüklenen anlama bir bakıma ihanet etmiş ve ettirmişti.
22 Ağustos günü sürecin istediği gibi gitmediğini gören Ali Yalçın ve MEMURSEN yönetimi, öyle anlaşılıyor ki istifaların önüne geçmek için son koz olarak masaya “ biz gidersek siz de gidersiniz, kamu çalışanları bu sonuçla bizden istifa eder ama seçim zamanı gelince de faturayı size keser” diyerek 400 TL toplu sözleşme ikramiyesi talebini ileri sürerek adeta üyelerini bir sürü mantığı içinde görerek masada restini çekiyor ve sendikada tutmaya çalışıyordu.
Resti gören hükümet tarafı da “kazan kazan” mantığı ile bu teklifi kabul etti ve sendikanın 400 TL’nin 264 TL’si ile yine kasasını dolu tutmasına yardımcı oldu.
Kasa dolu kalır mı bilinmez ama üyeleri için “88 liralık üyeler” kavramının doğmasına yol açarak yeni bir tartışmayı da farkında olmadan(!) başlatmış oldu.
Hükümetin sunmuş olduğu teklifin 2022 yılı için 1 puan, 2023 yılı için 2 puan artırılmasını büyük bir başarı olarak gören Ali Yalçın ve MEMURSEN yönetimi toplu sözleşmeyi imzalamadan kalksaydı bile hakem kurulu zaten o bir puanı verecekti.
Kurgulanmış oyunu iyi oynayan Ali Yalçın ve yönetimi şimdi de fiyasko ile sonlanan toplu sözleşme görüşmesini 88 TL ile örtmeye çalışıyor.
Ali Yalçın’ın kendi deyimiyle yıllık enflasyonun % 24.28 olduğu bir dönemde –twiter sayfasına bakılabilir- talep edilen iki yıl için % 38 + refah payı ve 600 TL seyyanen zamma karşılık hükümetin sunduğu iki yıl için toplam % 26’nın üzerine atlaması üyelerini tam bir hayal kırıklığına uğrattı.
İstifalar bu 400 TL aldatmacası ile durdurulur mu bilinmez ama hiçbir üye 88 liralık üyeler yaftasını kabul etmez, etmemeli de.
Sosyal medyada istifaların önüne geçmek için 88 TL tezini işleyen MEMURSEN yönetimi ve taraftarları öyle görünüyor ki 88 liralık üyeler etiketini iyice pekiştirecek gibi görünüyor.
264 TL üzerinden yine sendika ağalığı devam eder mi bilinmez ama şu bir gerçek ki kamu çalışanı bir kere daha masada layıkıyla temsil edilemedi.
Ali Yalçın kendi siyasi geleceği için taşları döşeyebilir ama kamu çalışanları kendilerini layıkıyla temsil edemeyen bir kişinin siyasi gelecek kurmasına izin verir mi orası muamma.
Siyasi partilerin bundan sonra sendikacı birini aday gösterip göstermeme hususunda daha dikkatli düşünmeleri gerekir diye düşünüyorum. Çünkü birini kazanırken onlarcasını kaybedebilirler.
3600 ek gösterge de öyle görünüyor ki yine bir seçim yatırımı olarak kenarda tutulacak.
İLKSAN’da da olduğu gibi 3600 ek göstergeyi önce öğretmen için isteyen Ali Yalçın işe bütün memurları karıştırınca 3600 çıkmaza girdi ve bu konu tam bir siyasi malzemeye dönüştürüldü. Anlayacağınız bu 3600 ek gösterge yine üyeleri sendikada tutma ve hükümet için de seçmeni kendisine bağlama stratejisi olarak kullanılacak.
Ali Yalçın’ın süreç yönetimlerindeki hatalarını saymakla bitiremeyiz.
Şube başkanlarına yüksek maaşlar ödeyerek durumu idare etmeyi başaran Ali Yalçın aynı performansı kamu çalışanları adına hiçbir toplu sözleşme görüşmesinde gösteremedi.
Bürokratik atamaları takip etmek yerine kamu çalışanlarını masada layıkıyla temsil edebilmeliydi.
Sonuç olarak şu bir gerçek ki; sendikadan istifa etmek bir seçenek olabilir ama sendika üyesi kamu çalışanları bu temsil yetersizliğini sonlandırmak istiyorsa işe sendika yönetimlerini değiştirerek başlamalıdırlar.
İlkesi olan, duruşu olan her sendika üyesine düşen en önemli görev budur.
Tam bir fiyasko ile biten 6. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerini bir başarı olarak sosyal medya hesaplarında paylaşan, “başkanım tebrik ederim” naraları atan, 264 lira ile sendikanın yine kasasının dolu kalmasının amaçlandığını göremeyen tiplere acımamak elde değil.
Birilerini efendi olarak görmek, kutsamak, anlam yüklemek yerine o kişilerin yetersizliği karşısında onurlu bir duruş ortaya koymak daha erdemlidir.
İdeolojik bağnazlıkla, inanç metaforu ile beslenen şahıslar sendikaları ve STK’ları siyasetin arka bahçesine dönüştürmeye müsait olan tiplerdir.
Dini, bayrağı, vatanı, Filistin’i kalabalıkları yönetme aparatı olarak kullananlar sadece kendilerine bir gelecek inşa etmeyi düşünenlerdir.
Kamu çalışanları, özellikle öğretmen kardeşlerim bu tiplere prim vermemelidir.
Ne siyasi parti bir davadır ne de sendika. Kimse sizi kandırmasın.
Bu zatı muhteremler sizi enflasyonun altında ezdirirken, 88 liraya tav ederken, kendileri birkaç on bin lira maaş alıyor.
Artık yüzlerdeki maskeleri indirme zamanı geldi!
Filozofun dediği gibi “değerli bir şeyini kaybetmedikçe irfan sahibi olamazsın.”