Erkan BAY

ELE DEYİLER

Erkan BAY

Yaz aylarında herkes gibi bende serin yerleri kovalıyorum. Şehir içinde bu arzumu sıkça karşıladığım mekânların başında yeni adıyla 15 Temmuz demokrasi meydanı geliyor. Bu alanı tercih temenni sebebi ebetteki yetişmiş çınar ağaçlarının verdiği huzur ve serinlik değil. Bir gazeteci olarak halkın içinde olmak ve onların gündemine vakıf olmak gibi önemli bir amacım daha var. Demokrasi Meydanı her yaştan insanımızın sıklıkla uğradığı, nefeslendiği ve ücretsiz çay imkânlarından faydalandığı güzel bir mekân. Şehrin nabzının attığı, ülke gündemi, yanında yerel gündeminde sıklıkla konuşulduğu bir serbest kürsü arenası. İki emekli amca konuşuyor. İki de dinleyenleri var. Önce memur zamlarından konuşuyorlar. Kendileri de emekli olmalarına rağmen zamların yeterli olduğunu ifade ediyorlar. Hatta birisi daha ileri giderek “memurlara bu maaş bile çok, ne yapıyorlar ki” diyerek bakışını ortaya koyuyor. Bu cümleyi duyan beriki “memurlar devlete yük. Bir kişinin yapacağı iş için 3 kişi alınmış bütçemiz hep bu maaşlara gidiyor” tespitinde bulunuyor. Ülke gündeminden sonra şehir gündemine geçiliyor. 60’lı yaşlarda amcamız şehrin birçok yerinde çalışma yapılmasından dolayı şikâyetlerini dile getiriyor. “nereye gitsen yollar kapalı, nereyi görsen çalışma, etraf toz duman içinde, camlarımızı açamıyoruz” bunu duyan az daha yaşlı amca giriyor söze: “Şehirde yapılan çalışmalar kimin için yapılıyor. Her bir çalışma bizler ve şehir halkı için. Çalışmasalar da yatsalar daha mı iyi”. Karşıdaki devam ediyor tespitlerine: “ ama aynı anda birçok çalışma yapılıyor. Keşke sırasıyla yapsalardı bu çalışmaları..” Bu cümle diğer amcayı kızdırıyor biraz: “Yılların biriken sorunlarına bu adam el atmış, bütün bu eleştirileri göğüsleyerek şehri şantiyeye çevirmiş. Elbette her nimetin bir külfeti olacak. Hep birlikte bir süreliğine de olsa katlanmak durumundayız bu zahmete. Hem nerede görülmüş devasa kavşak ve altgeçitlerin bir gecede tamamlanıp hizmete açıldığı..”   Diğer amcamız da ses tonunu yükseltiyor biraz. “Tamam, belki haklısın önemli sorunlara bu adam çözüm buluyor, kavşaklar şimdi yapılmamış olsa önümüzdeki yıllarda trafik içinden çıkılmaz hal alır. Ama her mahallede mevcut kaldırımların sökülüp yapılması neyin nesi”   Cevap gecikmiyor tabi: “Birçok mahallede kaldırım çalışmasını ben de görüyorum. Birçoğu taa Hamza Bey zamanında yapılmış ve deforme olmuş kaldırımlar. Bunlar sökülürken zaten atılmıyor, mezarlıklarımızın yollarına döşeniyor. Kaldı ki hemşerilerimiz daha nezih ve güzel kaldırımlarda yürümeye layık değil mi?” Diğeri sıralıyor eleştirilerini: Tamam Allah var adam iyi çalışıyor, bir belediye başkanından beklenen tüm hizmetleri fazlası ile yapıyor. Ancak halkla sanki kopuk gibi. Onu sık sık halkın içinde göremiyoruz. Randevular epey geç veriliyormuş, vatandaşla iletişiminde eksiklikler var”   Karşı taraf başlıyor anlatmaya: “Şimdi bak! Bir belediye başkanından birinci derecede beklenilen şey hizmettir. Şehrin sorunlarını bilen ve bu konuda çalışma gösteren bir başkan şimdilerde pek değeri anlaşılmasa da gelecekte hayırla yad edilecektir. Tabi hizmet de tek başına yeterli olmaz. Halkla birlikte olması gerekir. Ben ve tüm şehir şahit ki başkan toplum ve halk adamı. Her fırsatta onlarla buluşuyor, mahallelere gidiyor, her şeyden önemlisi de bir hizmeti yaparken halkı toplayıp onların görüşlerini alıyor. Hatta bazen kendi görüşünü askıya alıp halkın değini yapıyor.”   Diğer amca bunları biraz da kayıtsız ve umarsız dinlerken ağzından şu kelimeler dökülüyor: “Valla ben çok bilmem ama eyle deyiler”   Bundan sonra sohbet “eyle deyiler” muhabbeti üzerinden yürüyor. Diğer amca son sözünü söylüyor. “Bir şeyi söylemek kolay ama onun gerçeklik payını da düşünmek lazım. Başkan 3 yıl içinde birçok hizmeti hem de yıllarca konuşulacak hizmetleri yaptı. Halkın da her zaman içinde. Birileri bir şey söylüyor diye bunu gerçek diye kabullenip konuşmak da yanlış. Başkan, başkanlık görevini en güzel şekilde yapıyor. Ben bir başkandan beklediğim tüm hizmetleri şahsen görüyor ve memnun oluyorum. Bu gibi değerleri yalan yanlış beyanlarla harcamak yerine sahip çıkmak lazım. “   Sohbet ikindi ezanının okunması ile sona eriyor. Son söz yine amcamızdan geliyor. “Eyle deyilerle olmaz bu iş. Hakkaniyetli davranmak ve hakkı teslim etmek lazım.

Yazarın Diğer Yazıları