Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ramazanlı Günler ve Zaman

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ramazanlı günlerde dikkat ederseniz, “zamana bakışımız…” değişti!
Bu aya özgü, “kavramlar…” zaman dilimine girdi. Ramazanlı günlerde
sıklıkla kullandığımız bu kavramlar;  İftar Vakti, Teravih,  Sahur,
Seher Cüzü vesaire
İnsanlar bu ayda daha fazla “bir araya gelmeye,  aynı safları ve aynı
sofraları paylaşmaya başladı!
Aynileşme sözlükte, “âşık’ın Maşuk’a, Maşuk’un da âşık’a, hâl,
hareket, düşünce ve pek tabi ruhen benzemesi, benzemeye başlaması…”
Ramazan’ın ilk gününden itibaren, “camiler dolup taştı…” Şehirlerde,
“iftar sofraları…” kuruldu!
Çarşılar, pazar yerleri “şenlendi…” Velhasıl günün 24 saatinde “insana
huşu veren”  bir tatlı koşu…
O zaman dilimlerini sizlerle “söyleşmek” istiyorum!
Ramazan ayıyla birlikte, “serin bir hava…” Ve aralıklarla da,
“ruhumuzu okşayan yağmur taneleri…” Bu ayın rahmet esintileri,
mağfireti, bereketi üzerimizde!
Yüce Rabbimin, bizlere; “günahkâr kullarına…” ikramı o kadar büyük ki;
Ramazan ayının en kutlu zaman dilimi, “iftar vakti…”
Aile bir arada… Hayata tebessüm eden bir tablo… O vaktin heyecanı, o
kadar farklı ve içten ki;
Bütün bereketi içerisinde, “manevi hazzıyla zengin bir sofra…” İftarla
birlikte; “sabır, şükür, huzur, moral coşkusu…” bir arada!
İftar öncesi ve sonrası, “sofra duası…” İliklerinize kadar işleyen, “âminler…”
Dedem Korkut’ça dualar ederdik; “Bu sofra nur olsun, Gada belâ dur
olsun, Yiyene afiyet olsun, Gazanıp getirene Beytullah nasip olsun,
Daşa dökülmeye, Arta eksilmeye, Bu ev yoksulluk görmeye, Bu ocaktan
geçmişlerin ruhuna Lillahi Fatiha”
Ve özellikle de, iftar sonrası; kalabalık ailelerde, akşam namazları,
“cemaatle…” kılınır.
O cemaatin en kutlu simaları, “çocuklardır…”  İftar vaktine ve geçen
zamana farklı bir renk katarlar. İftarla, “yatsı arası…” kısa bir
sohbet faslıdır. “bir demli çay…” gel keyfim gel dersiniz.
O öyle bir demdir ki, “içinizdeki huzuru çimlendirir…”
 “zaman dilimi…” dedik! Teravih heyecanı…  Evin küçüğünden büyüğüne;
komşularınızdan sokağınıza kadar, Bir kutlu “yöneliş…” vardır.
Evlerden Camilere uzanan yollarda; ışıl ışıl gözler!
“seyreyle aşk nehrini…” diyesiniz geliyor, içinizden! “camilerle evler
arasında köprü…”
İnanınız, “Medine havasını…” hissettiğimiz bir an!
İftar Vaktinin o sakin ve tenhalaşan yolları; bir anda, “deryalar
misali…” kabardı. Bu bir, “gönül yangınıydı…”
Camiler, vicdanlardaki sesler yankılanır;
Ve hele o dupduru, “saflar…” bizlere bir ve beraber olma şuurunu haber verir!
Oruçla, insanın içerisine “rahmet yağmuru…” dolacaktır
Bu ayda, bir millet; “kıyamda, kıraatte, rükûda ve secdede…”
Sanki yerküre, “eğilip kalkmakta…”
“yerlerin ve göklerin tesbihatını…” bizlere hatırlatır!
Ayetler, o vecd halini o kadar güzel bir şekilde anlatır ki
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken; (her
vakit) Allah’ı anarlar” (Ali İmran, 191) O şanlı, abidevi “tefekkür
hali…” yaşanmaya değer!
Bu yıl Ramazanlı günlerde, ‘nevruz çiçeğini bağrımıza bastık’ Nevruz,
“yeni gün” veya “yeni yıl” anlamlarına geliyor.  21 Mart Tarihinde;
“Gece ve Gündüz eşittir…”
Ramazanlı günlerle birlikte, “Gün/ veya ışık geceler üzerine yürüyecek…”
Zaman dörtnala koşuyor, bizlerde peşinden… ama, sımsıcak ihlaslı bir
koşuda/ yarıştasınız!
Sahur Vaktinin apayrı bir güzelliği var. Sahur Vakti, “Oruca
niyettir!” Bir sonraki gün/ veya günlere hazırlıktır..
“Ramazan Davulcusu…” 30 gün boyunca sokağınızda; “Davula inerken tokmaklar…”
Derinden bir sesleniş; “yerler ve gökler uyanıktır…”  “uyumak…”
gaflete arkadaş olur!
O ses, vicdanların titreyişinden başka bir şey değildir!
İmsak Vakti ve Sabah Ezanı! Bu aya özgü, bir farklı zaman dilimi!
O dilimde,  “dinimiz, aklımız ve örfümüz…” Bizleri de, kendisine davet ederler.
Evet yıllarca takibinde olduğumuz,  “Kur’an tilaveti…”  ve “hatimler ve dualar…”
Bir büyük Veli ne diyorlar; “Vicdanın ışığı, dini ilimlerdir. Aklın
nuru, fen ilimleridir. Her ikisinin birleşmesiyle; Hakikat tecelli
eder.
O iki cenah ile talebenin himmeti/ yardımı pervaz olur. Ayrıldıkları
zaman; Birincisinde “taassup”
İkincisinde, “hile ve şüphe ortaya çıkar!”
Bütün varımızla; “Ramazanlı günler misali ihlas yolculuğu ” diyoruz.
“Oruç İbadeti…” o kutlu ‘ihlas eğitimine’ kapılarını aralıyor;  İşte o
ihlasla birlikte; hileler, şüpheler ve o kopkoyu taassup/ veya gönül
körlüğü yerle bir oluyor. Ramazan Ayı, “ümmetin aydınlanma…” ayıdır!
Bu ayın bir diğer adıysa;  “fitre, sadaka ve zekât…” ayı oluşu… Bu
iktisadi ifadeyle, “sıcak paranın dönüşümü!”
Müthiş bir şey… Zekâtı tarif ederken; “fakirin malında zenginin
hakkı!” diyor, Kur’an…
O sebepledir ki, dinimiz; “zekâtın bereketi artırdığını…” ifade eder.
Toplumda giderek,  “dumura uğramış…” bulunan;  “yardımlaşma…” şuurunu
tekrar ihya etmek. Özetle ifade edersek; “bu ayın bereketi…” kendi
içerisindedir.
Ramazan Ayı; Kur’an ayıdır; Dua ve Yakarış ayıdır; İnfak ayıdır;
Tevbe, İbadet ve Şükür ayıdır; Tesbih ve Tefekkür ayıdır; Selâm ve
Selâmet ayıdır; Birlikte saf olma ayıdır; Uhrevi bir yürüyüştür.
O yürüyüşte, fertten toplumun bütün kesimlerine kadar, ‘iyilikler ve
güzelliklerle dolu erdemli bir bakış görmekteyiz…’
30 gün boyunca, ‘iftar sofraları…’ O sofralarla birlikte, ‘söz ve
sohbet meclisleri…’ kâh şehrin fuar alanında, kâh Kültür Parkta, kâh
farklı mahfillerde sıcak bir atmosferi bizlere ikram eder.

Yazarın Diğer Yazıları