“Dünyanın çivisi çıkmış” gördün mü?
Bir düşenin hatırını sordun mu?
“Bakar-kör olmuş!” insan dünyasına;
Sevgi üzerine köprü kurdun mu?
ESİR EDEN ZİLLETİ
Divanesi olacaksın milletin
Üzerine gideceksin, illetin
“Çalış, didin, çırpın” demiş ecdadın;
İçinden at, esir eden zilleti(n)
BİR OLMAYA…
Düşman sinsi sinsi yığınak yapar
Puslu havalarda basiret lazım!
Korkma! Birlik şuuru sığınak yapar
Bir olmaya ahlak, fazilet lazım
AKLIMA ZARAR
‘dolar dolar’ diyen, aklıma zarar
Varmak isterim yoluma bi-karar
Ahilik ruhundan kopan illetin,
Kendi köklerine dönmesi yarar
HARPUT AKŞAMLARI
Akşam, kandiller altında semanın
Efkâr, yayına dokunur kemanın
Segâh makamıyla titrer karanlık
Harput Akşamları, vuslat deminin
HARPUT SOHBETLERİ
Ahmet Yesevi’nin, ‘hikmet dersinden’
Süzülür gelir, Harput Sohbetleri
Dokuz asır, ‘ilim, irfan harsından’
Her dem beslenir, Harput Sohbetleri
AHENGİNİ TAŞIRIM
Baharında, güzünde köyümdeyim
Dört mevsimin çelengini taşırım
Taşır yüreğim, her dem toyundayım;
Her mevsimin ahengini taşırım
SELÂM ET
Sabaha uyan ey gönül selâm et
Selâmda; hayır, saadet, esenlik
Diller hep birlikte, sabra selâm et
Kalbi arzumdur, ‘gül kokulu şenlik’
SOFRAMA GÖZ DİKME
Dikme gözünü soframa, Ey bedbaht
Pazar Yolunda, sükûtum bozuldu
‘Bu nimet hakkı için ederim aht;’
Sabrın, sükûtun gözü kara oldu!
SEVGİLİ TORUNUM GÖKTUĞ’A
(Akrostiş Şiir)
Gül kokulu çocuk, sefayla geldin
Özleminde, Emel ve Yusuf’un;
Künyesine, “GÖKTUĞ” isminle geldin
Tabipler elinde, vefalı bir dost,
Ufuklara nazar ederek geldin
Gönüller el açar, Bedri nesline;
Yirmi Kasım’a şerh düşerek geldin
ŞEHİR PAHALI
Bedri, şehir zor, hayat pahalı
Emeğin peşinde koşar ahali
Tırnağıyla kazır, taşı toprağı
Ahilik ruhuyla korur ahvali
GÖRDÜN ALAMETİ
Dün tohum attın, gördün alameti
“Hayır, iste, göresin selameti”
Sefihler hazırlarmış sefaleti!
Sözümüz, “neye niyet neye kısmet”
Gafilce bahane, ‘hayata küsmek’