Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Akif Ve Çanakkale

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Çanakkale ile birlikte, Akif hafızalara gelecektir. Alperen ruhunu
eserlerinde en etkileyici bir şekilde tasvir eden de, İstiklal Marşı
şairimiz, Mehmet Akif Ersoy’dur.
Sadece Türkiye sınırları içerisinde değil, Yerküresinde, ‘doğruluk
adına bir abide dik deseler’ hiç ikilemeden Akif’i gösteririm… Öyle
ki, “Kalemi ile kelamı birdir…” Akif’in
“Dilinin söylediğini, kalbinin tasdik ettiği, kula asla kulluk etmeyen
bir şahsiyet”
Tıpkı Yunus gibi, “Onda bütün eğrilikler yasak” Kültür, Edebiyat ve
Sanat Tarihimizde; birçok muhterem şairlerimiz vardır, edibimiz
vardır; Tarihle, zamanla örtüşen yönleri vardır! Bu bağlamda, tarihin
en şanslı milleti olduğumuzu da söylemek isterim!
İşte, Necip Fazıl Kısakürek, “26 Mayıs’ta, eskilerin deyimiyle gül
ayında ”dünyaya gelirler… Vefat,
Hakk’a yürüyüş tarihi, “25 Mayıs” tır… Bu bir tevafuktur…
O bir hürriyet kahramanıdır.  O her zaman için İdealinin tutsağıdır…
Sadece, Hakk’a gönül vermiştir.
“Büyük Doğu Dergisi, yayın hayatı boyunca, 16 defa kapatılır…”
Üstat ’ın, öyle zaman olur ki, ‘eserleri toplatılır’ basımı
yasaklanır. Ama o asla yılmamış, hayatı boyunca da, ‘geri adım
atmamıştır!’ sürekli dik durmasını da bilmiştir.
Arif Nihat Asya… Bayrak Şairimiz!
“5 Ocak tarihi…” Bir tılsımdır…  Hayatında, manevi bir şifre gibi durur.
Adana’nın, ‘kurtuluş Tarihi’ 5 Ocak tarihidir
Arif Nihat Asya’nın, “Bayrak Şiirini Yazdığı” gün, 5 Ocak’tır!
Bu şiiri, Adana’nın ‘kurtuluş gününde’ okumuşlardır…
Ve güzel yüzlü şairin Hakk’a yürüdüğü gün de, 5 Ocak Tarihidir!
Ve Akif… O yürekli bahadır… Kahraman insan, Aralık ayına vurgundur sanki!
Doğduğu tarih, 20 Aralık 1873… Ölüm tarihi, 27 Aralık 1936… 63 yaşında
vefat etmişlerdir!

Hatırlarsınız, 2011 yılını Akif yılı yaptık… Milletçe hatıralarını paylaştık…
19.ncu Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, 22-25 Eylül 2011 tarihleri
arasında, “Şiir ve Şehadet” temalı olarak Elâzığ Şehrimizde, Mehmet
Akif Ersoy hatırasına çok zengin içerikli bir programla yapılıyordu.
Bizler, hayatımız boyunca da, O güzel insanı kendimize, ‘model
almanın’ andını içtik!
Akif, haysiyetli duruşun örnek alınacak şahsiyet kumaşıdır. O
iliklerine kadar bu milletin iman ve İslam atlası üzerinde tek söz
sahibi olmasının arzusu ile yanmıştır. İslam’a ve onun aziz bildiği
değerlere dil uzatılmasına asla müsaade etmezdi. Bu gibi tavırlara,
hiç mi hiç müsamahası yoktu. Akif’i, usta kalemlerin tefekkür
dünyasında dinlemeliyiz.
Cemil Meriç!  Elâzığ Lisesinde Öğretmenlikte yapmıştır. Elâzığ’ın
yerel gazetesi, Turan Gazetesinde yazıları yayınlanmıştır. Usta bir
kalemdir. Cemil Meriç,  Akif’i anlatırken, bir an Çanakkale tabyaları
gözümün önüne geldi. Bir milletin akla ve mantığa hapsedemeyeceğiniz
kutsal direnişi…
“Emperyalizm hiçbir zaman Akif kadar müthiş bir düşman tanımamıştır.
Akif hem bir ülkenin sesidir, hem de bütün bir kıtanın... Bu çığlığa
kulaklarımızı ve gönlümüzü açık bulundurmazsak hatalarımızın sonu
gelmez.”  18 Mart tarihinin her gelişinde, “Çanakkale’de ki çığlığı
duyarsınız!”
Akif’in şahsiyetindeki çizgileri lütfen aklımız alabilirse, sadece
okumayalım, onu hayatımızın parçası olarak benimseyelim. Akif’te, söz
namustur. Bir defa söz verdimi; kar, tipi, fırtına dinlemez!
Çanakkale, bir milletin tarihe verdiği söz değil miydi?
Tarih, hata kabul etmezdi. İnsaf dinlemeyene, merhamet etmeyene;
dilenmek haramdır! Boyun eğmek bu millete asla yakışmaz.
Akif, tam ve olgun bir mümin gözü ile hadiselere çıplak ve net görüntü
getirebilmiştir. Çanakkale, asırlara ders olacak idrakleri uyanık
tutan bir vesikadır. Akif, o vesikayı asrımızın lisanı ile soluklayan
mümtaz şahsiyettir. O sebepledir ki, batının dilini Akif’in nazarı ile
daha iyi anlıyoruz.  Batı, Türk ve İslam Âlemini değişik senaryolarla
ürettiği virüslerle sürekl, infial halinde tutmanın yanında psikolojik
abluka altına alarak milli ve manevi değerlerini alay konusu
yapıyordu.
Akif, batı dünyasının haçlı yüzüne gerekli şamarın yeri ve zamanında
milletçe ortak dilin kullanılarak vurulmasını bir iman gereği olarak
görmüştür.
Necmettin Hacıeminoğlu, gönüllerde yaşayan Akif’ için şunları söyler;
“Okunmak için değil, anlaşılmak için yazıyordu. Aslında şiir
yazmıyordu. Türk aydınına tokat atıyor, sille vuruyordu. Fakat ne
kadar acıdır ki, kendisi de gayretlerinin boşuna olduğunun
farkındaydı.” Aman Allah’ım!
Akif, bu hicran içerisinde; “Haykır, kime lakin hani sahipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar sağa baktım, sola baktım! Ey koca şark, ey ezeli
meskenet, Sen de kalkınmaya bir yol niyet et! Korkuyorum Garb’ın
elinden yarın, kalmayacak çekmediğin mel’anet!”
Bu kadar açık sözlü, gerçekçi ve Çanakkale’deki tuzağa sivil hayatta
yarın düşmemenin yolunu, yordamını söylüyor; “Sen de, kalkınmaya bir
yol niyet et!”  Akif’in en büyük iki düşmanı; “Atalet ve Cehalettir!”
Üstat N.F. Kısakürek, “Akif’in harp arabasını iki at çeker; Biri iman
ve İslam savaşçısı, öbürü şair... Esas olan birincisi…” Türk’ü
Çanakkale’de mücehhez kılan sebep; “Anadolu, köylüsü ile kentlisi ile
Çanakkale’dir. Aydını ile Avamı ile öz yurdunu savunmadadır. Bir
nesil, kendisini hürriyet için feda etmektedir. Dualar, âminler,
yakarışlar ve haykırışlar aynı nağmededir...”
Süleyman Nazif, Akif’in iç dünyasından fışkıran asil düşüncenin
mahsulü Asımdan bahseder; “Asım, bir ızdırap içinde kıvrana kıvrana
can veren altı yüz senelik bir devrin, Akif’in dehasının yarattığı bir
kuğu şarkısıdır...”
Akif için dört şey çamur kadar pisti; “Cimrilik; ikbal şımarıklığı;
kibir; birde maddi pislik…” Dikkat ediniz, her birinde asrın
rahatsızlığı vardır. Mesele, sızlanma veya yakınma değil; hayatı
güzelleştirmek!
Erol Güngör; “Türk milliyetçileri bir yandan kendi kültür ve
medeniyetlerinin şuuruna daha çok vardıkça, bir yandan İslam
dünyasının meselelerini geniş çapta kavradıkça Akif’e kendi aralarında
daha büyük bir yer vereceklerdir.”
Akif, bir görev adamıdır. Onun iltifat ettiği ilkeler vardır.
Hayatının hiçbir noktasında sunilik yoktur. Onun ortak bir dili/ veya
milletiyle hemhal olan, bütünleşen özlemleri vardır.
Mehmet Kaplan Hoca; “Asım,  Akif’in özlediği insan tipidir. Fikret’in
Haluk’u, Fikret’in ideal insan tipi; Kızılelma’daki Ay hanım Ziya
Gökalp’ın özlediği hanım tipi… Akif, geleceği düşünür. Yeni bir nesil
yetiştirmek lazımdır. Asım’ a bu kurtuluşu temin edecek neslin sembolü
olarak bakar. Fiziki ve fikri yapısıyla Asım, ‘marifet ve fazilet’ le
donatılmış olarak Türkiye’nin geleceğini kurtaracaktır.”
Akif’te, bir milletin var olma kavgası vardır. Çanakkale, o kavganın
mahşer yeridir! Bütün ‘şer ittifakların sökülüp atıldığı…’ manevi
tahkimat alanıdır. Akif, bütün ruhuyla sadece o güne değil; geleceğe
yönelik sözleri kristal haline getirebilmiştir. Velhasıl Akif’in
şahsında, bu milletin hafızasını daha rahat okumaya başladım. Hele
Çanakkale destanı… Ve ebediyete kadar yaşayacak olan İstiklal
Marşımız!
Akif’te, bu millet kıyama kalkmıştır.. Kıyamete kadar, bedbahtlığı
kendi nefsinden söküp atmıştır.
 

Yazarın Diğer Yazıları