Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz kavramlardan birisi de “Z kuşağı” dır. Peki ama bu “Z kuşağı” nedir ? Z kuşağının özellikleri nelerdir ? Z kuşağının nasıl bir yaşam dünyası var ? Bu haftaki köşe yazımızda bu sorulara cevap bulmaya, Z kuşağını anlamaya çalışacağız.
Aynı yaş aralığında doğan kişilerin oluşturduğu topluluğa kuşak ismi verilmektedir. Günümüzde kuşaklar şu şekilde isimlendirilmiştir: Gelenekselciler (1925-1945), bebek patlaması (1946-1964), X (1965-1980) , Y (1980-1990) ve sonrası içinde Z kuşağı (1990-2000) olarak isimlendirilmiştir. Z kuşağına internet kuşağı ismi de verilmektedir. Hatta son zamanlarda 2010’dan sonra doğanlara da “Alfa Kuşağı” ismi verilmektedir. Kuşaklar ile ilgili olarak verilen bu tarihlendirmeler bazılarına göre değişiklikler de gösterebilmektedir.
Z kuşağının özelliklerine göz atacak olursak, belli başlı özellikleri şunlardır: Z kuşağı içerisinde yar alan kişiler doğduklarından beri teknolojik aletler ve internetle büyümüşlerdir. Sosyal medyada gördükleri her bilginin doğru olduğuna inanırlar. X ve Y kuşağı oyuncaklarla büyümüşken, Z kuşağı internet, tablet ve akıllı telefonla ile büyümüştür. X ve Y kuşağına nazaran Z kuşağı daha hızlı tüketen bir kuşaktır. Z kuşağı otoriteye itaat etmekten hoşlanmazlar. Genellikle kendi işlerinin patronu olmak isterler. Bireysel çalışmaktan hoşlanırlar. Z kuşağında öz güven oldukça yüksektir. Rutin işleri yapmaktan hoşlanmazlar. Rahat giyinmeyi tercih ederler. Z kuşağı içerisinde bulunan kişiler aynı anda birkaç farklı işi yapabilmektedir. Z kuşağındakiler daha içe dönüktürler bu nedenle arkadaş ilişkileri daha kısa sürer. Sabırlı değillerdir. Bu nedenle yapılan bir iş karşısında anında olumlu geribildirim beklentisi içindedirler.
Kuşaklar arası tanımlamaları ve Z kuşağının bazı özelliklerini sıraladıktan sonra şimdi diğer sorumuza geçelim, Z kuşağıyla nasıl iletişim kurulur ? Daha doğrusu kuşaklar arası çatışmanın önüne geçerek sağlıklı bir iletişim nasıl kurabiliriz ? Bu soruyu cevaplamaya çalışalım.
“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar…” Bu söz sizce ne zaman söylenmiş olabilir ? Bu sözü okuduğunuzda eminim ki günümüzde söylenmiş bir söz olduğunu zannetmişsinizdir. Ama hepiniz yanıldınız. Bu söz M.Ö. 350 yılında Aristotales tarafından söylenmiş. Ne demek mi istiyorum. O zamandan bu zamana değişen bir şey yok.
Kuşaklar arasında zaman zaman çatışmalar yaşanabilmektedir. Çünkü herkesin doğduğu dönemin şartları, hayata bakış açıları ve hayattan beklentileri farklıdır. Dolayısıyla kuşaklar arası çatışmaların yaşanması da kaçınılmazdır. Kuşaklar arası çatışmayı en aza indirebilmek için o kuşağın özelliklerini tanımak, ilgi duydukları konulara hâkim olmak gerekir.
İletişimin en önemli kurallarından biri karşıdakini olduğu gibi kabul etmektir. Karşımızdakini kendimiz gibi görüyoruz. Kendimiz gibi düşünmesini ve davranmasını bekliyoruz. Böyle olunca da ister istemez çatışma başlıyor.
Bireyler birbirini dinlemeli ve karşısındakini anlama çabası içerisinde olmalıdır. Gençler büyüklerinin kendilerinden daha fazla hayat tecrübelerinin olduğunu ve bu yönleriyle büyüklerinin avantajlı durumda bulunduğunu bilmeli, onları dinlemeli ve onların söylediklerini dikkate almalıdırlar. Büyükler de bir zamanlar kendilerinin de genç olduğunu ve büyükleri ile zaman zaman sorunlar yaşadıklarını unutmamalıdırlar. Büyük bir hızla gelişen ve hayatımıza giren zamanın yeniliklerini takip edip anlamaları da önemlidir. Çünkü insan kendisinin iyi bildiği bir alanı daha iyi kontrol altında tutabilir ve yönetebilir. Bu sayede gençler ile büyükler arasındaki farklılıkların mesafesi kısalacaktır.
Gençlerin hep olumsuz yanlarını değil olumlu yanlarını da görüp takdir etmek gerekir. Hayatta güzel ve olumlu şeyler de yaşanmaktadır. Bardağın boş tarafını olduğu kadar dolu tarafını da görmek gerekir.
Saygılarımla.
