Faruk YILDIZ

SENDİKALAR MEMUR, İŞÇİ, EMEKLİ VE ASGARİ ÜCRETLİNİN HAKKINI ENFLASYONA KARŞI KORUMAK ZORUNDADIR

Faruk YILDIZ

İktidar memur sendikaları ile 2020 ve 2021 yılı zam pazarlığında her zaman olduğu gibi yine çok cimri davrandı ve her seçimde büyük desteğini aldığı memur, işçi, emekli ve asgari ücretliyi yine hayal kırıklığına uğrattı.

Söz konusu kendileri olunca devletin bütün imkânlarını sorgusuzca seferber eden siyasetçiler ve bürokratlar, ödediği vergilerle devletin ayakta kalmasına destek olan, söz konusu vatan olunca gerisi teferruattır demeyi erdem bilen ve çocuklarını bu uğurda şehit ve gazi veren, FETÖ ile mücadelede gerçek bedeli ödeyen, (FETÖ'nün siyasi ayağına neden dokunulmadığını ifade etmek için), bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul hesabında o dokuz pulu hesabına yazan o bir kişilerin kendisine reva gördüğü o bir pulu paylaşmak zorunda kalan dokuz kişiden biri olan memura, emekliye, asgari ücretliye kesenin ağzını her zaman olduğu gibi yine % 3,5 ile açıp 4+4 ile revize ettiler. En fazla 4+5 ya da 5+5 puana gelecek gibi görünüyor. Yani %19,88 olan yıllık enflasyonun çok altında kalacak.

Ülkeyi 2002 yılından bu yana yöneten iktidar partisi ne yazık ki memur, işçi, emekli ve asgari ücretliye yapılacak zamlarda son yıllarda sınıfta kalmıştır.

Kendi bürokratları için devletin bütün imkânlarını sorgusuz bir şekilde seferber eden iktidar söz konusu memur, işçi, asgari ücretli ve emekli olunca nedense ülkenin ekonomik gerçeklerini hatırlatıyor.

Memur, işçi, emekli ve asgari ücretli için istediğinizi kendiniz için de isteyin baş göz üstüne diyelim. Ama maalesef öyle bakmıyorlar meseleye.

Hükümet ile memur sendikaları arasında yapılan zam pazarlığı üzerine 2012 ve 2019 verileri üzerinden analiz edelim.

Bir eğitimci olduğum için bu analizi bir öğretmenin aylık net maaşı üzerinden yapmak istiyorum.

Ayrıca şunu belirtmeden de geçemeyeceğim.  2019 yılı Ağustos ayı itibariyle yeni göreve başlayan bir öğretmen 3780 TL, okulda çalışan bir yardımcı hizmetler sınıfındaki bir personel 4000 TL maaş almaktadır.

Memur sendikaları bir zahmet bu meseleye el atsalar da bu statü kaybına bir son verseler.

Yıllarca başörtüsü ve kat sayı mağduriyeti meseleleri üzerinden sendikalar bütün enerjilerini siyasetçilerin bu alanı istismar etmesine aldırmadan harcadılar. Allaha şükürler olsun ki o meseleler de bitti.

Sendikalara düşen görev 3600 ek gösterge, ek ders ücretinin en az 5 dolar seviyesine çıkartılması, memur maaşının dolar kuruna endekslemek ve hak kayıplarının önüne geçmek, kariyer meslekler arasında ücret tavan ve taban farkını, ehliyet ve liyakatin görevde yükselmelerde tam anlamıyla çerçevesinin belirlenmesini sağlamak olmalıdır.

Gelelim memur maaş zamlarına…

2012 yılında yeni göreve başlayan bir öğretmenin maaşı 1670 TL idi.. Ve bu maaş ile  aynı öğretmen 2,5 adet cumhuriyet altını alabilmekteydi.

2019 yılında aynı şartlardaki bir öğretmenin maaşı 3800 TL'dir ve bu maaş ile en kıdemli öğretmen yaklaşık 2 adet cumhuriyet altını alabilmektedir.

Yanlış bir veri üzerinden hesaplama yapıyorsun hocam diyenlere bu kez konut kredileri üzerinden hesaplama yapalım isterseniz.

2012 Aralık ayı itibariyle  konut faiz oranları % 0.53 puana kadar gerilemişti. Memur bu konut kredisi faiz oranlarına karşı risk almayı göze alabiliyordu. Bugün ise Temmuz 2019 tarihi itibariyli % 1,55 puandan işlim gören konut kredisi ABD’nin S-400 füze savunma sistemlerine yönelik yaptırımları izlemeye alması ve Suriye politikasında Türkiye’nin ABD’ye karşı temkinli yaklaşımı karşısında 26 Ağustos 2019 tarihi itibariyle % 0,99 puana gerilemiş görünüyor. Yani 2012 Temmuz ayına göre konut kredisi faiz oranlarında yüzde ikiyüz yakın tüketici aleyhine bir değişim olmuş.

Memur, emekli ve asgari ücretlinin giderek fakirleştiği bir ülkede güveni sağlayan siyasi, sosyal ve ekonomik olgulardır.

Görünen o ki şu an bunların hepsi de birer birer erozyona uğramıştır.

En önemlisi de iktidar ekonominin kötü yönetildiğini görmeli ve bu yönde en kararlı adımları atmalıdır.

İktidar büyük kadro değişimlerine gitmeli, ehliyet ve liyakat sahibi insanları yeniden kazanmalıdır. En önemlisi de ülke için yepyeni bir rota belirlenmelidir.

Suriye'de izlenen politika da işin ayrı bir boyutu.

Hükümet, memur sendikalarına ABD’nin sözde stratejik ortak diye adlandırdığı ülkelere davrandığı gibi davranmaktan vazgeçmeli, ezilen, geçim sıkıntısı çeken, çocuğunun eğitim masraflarını karşılayamayan, kirasını ve faturalarını ödemekte güçlük çeken memur, işçi, emekli ve asgari ücretliye hakkını vermelidir.

Yukarıda 2012- 2019 piyasa ekonomisi değerlendirmesinden de anlaşılacağı üzere ekonomi hiç de iyi yönetilmiyor.

Siyasi, sosyal ve ekonomik manada sıkışmış bir durum söz konusu ne yazık ki.

Buna iktidar partisinin teşkilatlardaki ağalık, beylik, “efendilik” uygulamalarını dâhil edersek her yönüyle çözülmenin kaçınılmaz olduğunu görebiliriz.

 

Ülkemizi yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların kaybedilen değerleri yeniden kazanmaları için ayrıştırıcı ifadeler yerine kuşatıcı, davetkâr, gönül alıcı, toparlayıcı, birlik ve beraberlik içeren ifadeleri kullanmaları her şeye yeniden başlamak için bir başlangıç olmasını arzu ediyoruz.

Bunun için de işe memur ve emeklinin gönlünü alarak başlayabilir diye düşünüyorum.

Diğer bir husus da sendika dayanışma aidatının devlet tarafından ödendiği bir ülkede hangi sendika hak arayışında bulunmayı göze alabilir ki?

Toplu Sözleşme masasında pazarlıkların güçlü bir şekilde yapılması için sendika dayanışma aidatının kaldırılması ve üyenin maaşından kesilmesi gerekir. Aksi takdirde Türk-İş başkanının şaşırıp gerçekleri bir şekilde ifade ettiği gibi   “ne şiş yansın ne kebap” mantığı ile memur, işçi, emekli, asgari ücretli ezilmeye devam eder.

Veciz bir sözümle meseleyi özetleyip bitirmek istiyorum.

“Ey galip!

Gönül kırmak gönül almaktan daha kolaydır.

Gönül kıranları halka sordun mu?

Sormuş olsaydın hükümran olurdun.

Unutma ki hükümran olmayan hükümdar da olamaz.”

 

Kalın sağlıcakla

Yazarın Diğer Yazıları