Faruk YILDIZ

İRADESİZ GALİBİYETLER VİCDANLARIN EN DERİN MAĞLUBİYETLERİDİR

Faruk YILDIZ

Sahte kahramanlar yaratmakta pek mahiriz.

Dün uğradığımız haksızlıkların benzerlerini muhaliflerimize yaşattığımız için farkında olmadan onların içinden mağdur olmuş mağrur bir kahraman (!) çıkarmayı başarmak üzereyiz. Ve yine çıkar ve dalkavukluk gözümüzü kör ettiği için ikinci bir cumhuriyetçi kuşak yaratmaya zemin hazırlıyoruz.

Milli iradenin iktidar olması için seksen yıl beklemişti bu millet. Milletin iktidarını sırf şahsi çıkarlar uğruna heba etmeye çalıştığımız için her türlü övgüyü hak ettik (!).

Yarın emin olunuz ki her şeyi daha iyi anlayacağız ama iş işten geçmiş olacak.

Ayağa kalkmaya muktedir olan bir ülkenin geleceğini yine sözde cumhuriyetçilere(!) teslim etme ihtimali yarattığımız için de övgüyü hak ettik.

Gelecek günü kurtarmakla inşa edilmez, hak ve adalet değerleri ışığında inşa edilir.

Geleceği okuyamayanı da tarih affetmez.

Dün kendi milletine her türlü adaletsizliği, haksızlığı, eşitsizliği reva görenlere ve yapılanlara seyirci kalanlara bugün bizde aynısını reva görüp seyirci kalırsak bizimde onlardan ne farkımız kalır ki.

Evet, doğrudur; başörtüsü yüzünden inanan insanlarımızın ötekileştirilerek linçe maruz bırakıldıkları.

Evet, doğrudur; katsayı yüzünden imam hatip mezunu gençlerimizin haksızlığa uğratıldığı.

Evet, doğrudur; 367 gibi hukuksal icatlar çıkaranların haklı olan iktidarı engelledikleri.

Her şeyden önemlisi de bu haksızlıklar yapılırken çok aydın sandığımız bir zümrenin de gülerek yapılan zulümlere seyirci kaldıkları da doğru.

Zamanın medya organlarının milletin değerleriyle aleni alay ettiği de doğru.

Bunlar gibi daha sayısız haksızlıklara uğradığımız için biz, bize yapılanların aynısını başkasına yapma hakkına sahip olmamalıyız.

Dün feveran ettiğimiz haksızlıklara, adaletsizliklere, yanlış uygulamalara sarılmamalıyız.

Türk-İslam tarihinde bugüne kadar onlarca devlet bu şekilde yıkılmadı mı?

Haksızlıklar, adaletsizlikler, akraba kayırmacılığı, liyakatsiz insanların başa geçmesi gibi siyasi ve sosyal dokuyu bozan uygulamalar onlarca devleti ve toplumu mahvetmedi mi?

Tek parti döneminin ve muadillerinin hukuksuz dayatmalarına ve benzer uygulamalarına sarılmak muhafazakâr siyasetin tarih sayfasında kötü bir örnek olarak kalabilir.

Müride mürşit, cahile âlim, aptala abdal, avama havas muamelesi yapan bir topluma doğru hızla ilerlediğimiz bu zamanda 2002 yılından sonra kazanılan değerlerin çıkarcı, erdemden yoksun, dalkavuk bir zümre(!) tarafından birer birer yok edildiğine şahitlik ediyoruz.

Bu hususu daha önce yine bu köşede anlattığım bir hikâye ile ifade etmek istiyorum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her zaman olduğu gibi Çankaya köşkünde eğlenceli bir akşam yemeği vermiştir. Yemekte dönemin ünlü kişileri davetin müdavimleridir. Gazi, sohbetin derinleştiği bir anda;

---- Sizce ben öldükten sonra bu millet arkamdan ne der? Mealinde bir soru sorar.

Gazi'ye dalkavuklukta sınır tanımayan bu zatı muhteremler başlarlar payeler ihdas etmeye. İşi peygamberliğe kadar götürenler bile olur.

Gazi yarı tebessüm bir halde,

---- Hayır, hiçbirinizde bilemediniz. Bu millet ne diyecek biliyor musunuz? Bu adamın etrafındaki p....t,  p.....k takımı olmasaydı bu adam daha büyük işler başaracaktı.

Gazi'nin bu ifadesi karşısında bu dalkavuk tayfası çok bozulur. Daha sonra Gazi gönüllerini alarak sohbete kaldıkları yerden devam ederler. (Bu hikâye arşiv belgeleriyle Ahmet Kabaklı'nın Temellerin Duruşması adlı kitabında alıntıdır.)

Evet değerli dostlar hikâye her şeyi özetliyor kanaatindeyim.

Anı kazanmak uğruna bütün değerlerimizi kaybedip koca bir Türkiye’nin ve de ümmetin ümitlerini yok etmiş olacağız belki de.

Onun için kazanıp içinde bulunulan rehavete tamamen teslim olmaktansa kaybedip yeniden kendimize gelmek, geleceği kazanmak adına çok daha önemlidir.

Yaşadığımız bu zamanın en büyük düşünürlerinden biri der ki;

“Dikenlerden, ısırganlardan şikâyeti bırak da yürü, ne istediğini bilen adamın önünden tüm âlem çekilir.”

Hülasa;

İradesiz galibiyetler vicdanların en derin mağlubiyetleridir.

Kalın sağlıcakla.

 

Yazarın Diğer Yazıları