Ülke Hepimizin
Ülkemiz, son 70 yılda önemli badireler atlattı. Demokrasiye her on yılda bir darbe yapıldı. Ve bu süreçte Menderes, Özal ve Erbakan gibi milletin adamlarına ciddi hücumlar oldu. Menderes ve Özal bunu canlarıyla ödediler, Erbakan'a ise 28 Şubatta boncuk boncuk terler döktürdüler MGK toplantılarında.
Sonunda 2002 yılında Ak parti ile birlikte yeni bir dönem başladı. Şiir okuduğu için hapse atılan, çıktıktan sonra da siyasi yasaklı olduğu için ilk etapta milletvekili olamayan Erdoğan, ilerleyen süreçte şiir okuduğu için hapse girdiği şehir olan Siirt’ten milletvekili oldu.
Ülkemizin kalkınması ilerlemesi için hayalleri vardı. Ama en çok da insanlarımızı ve sistemi vesayet odaklarından kurtarmak gibi çok zor ve riskli bir hedefi vardı.
Bu konuda attığı her adıma direnç gösteriliyor, askerler tarafından kendisine ültimatom veriliyor, Menderes’in akıbeti hatırlatılıyor ve sonuçta partisinin kapatılması amacıyla Anayasa mahkemesinde dava dahi açılıyordu.
Kapatılmaktan sadece bir oyla kurtulan Ak Parti, o günden sonra birçok vesayet odaklarını kendi alanlarına gönderip sadece kendi görev alanlarına çekilmelerini sağlamıştı.
Amaçlarına ulaşamayan bu odaklar, sonunda FETÖ ile işbirliği yaparak önce Gezi, sonra MİT tırları, ardından 17-25 Aralık ve son olarak 15 Temmuz darbesi ile Erdoğan’dan kesin kurtulmanın senaryolarını hayata geçirmişlerdi.
Bu badireleri her defasında atlatan Erdoğan’ı sandıkta da yenemeyeceklerini anlayan çevreler, ABD Başkanı Biden’in de itiraf ettiği gibi muhalefet partilerini destekleyerek ve ekonomik zorluklara sokarak amaçlarına ulaşmayı denediler.
Yaklaşık 20 günden beri kur ve döviz kıskacına alınan Türkiye, bir adım attı ve tüm eski tuzaklar gibi bu oyunları da püskürtmeyi başardı. Muharrem İnce’nin repliğiyle “adam yine kazandı”
Bugünden sonra siyasi görüşlere bakılmadan herkesin ülkesine sahip çıkması gerekir. Eğer bu ülke batarsa hepimiz batarız. İktidarı sevmeyebilirsiniz, Erdoğan’ı eleştirebilirsiniz. Ancak bu ülkeyi sevmeme ve bazı güçlerin Erdoğan’dan kurtulma senaryolarının aracı ve gönüllü taşeronu olmak gibi bir lüks yok.
Aynı gemide yolculuk yaptığımızı, gemi su alır ve batarsa hepimizin batacağını, geminin hızlı yol almasıyla hepimizin sahili selamete birlikle varacağımız gerçeğini unutmamalıyız.