Toplumsal Olaylara Karşı Bilinçlenmek Ancak Eğitimle Mümkün
Nisa Yılmaz/ Teknoloji Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Fırat Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi (FÜKÇAM) Müdürü Prof. Dr. Bahar Demirel, gündeme dair Hakimiyet Gazetesi'ne önemli açıklamalarda bulundu.
Çocuklara ve kadınlara yönelik cinsel istismarın önüne geçebilmek için çok küçük yaşlarda çocukları bilinçlendirmenin ve özellikle erkek çocuklarının kadınlara olan bakış açısının küçük yaşlarda oluştuğunu söyleyen Teknoloji Fakültesi Dekan Yardımcısı ve FÜKÇAM Müdürü Prof. Dr. Bahar Demirel, konuya dair gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumun kadına verdiği rolleri, Prof. Dr. Demirel, röportajımızda yanıtladı.
TOPLUMDAKİ CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ, CİNSEL İSTİSMARIN ORTAYA ÇIKMASINA NEDEN OLUYOR
Öncelikle sormak istediğim; medyada sıkça yer alan ve çözüme kavuşturulması gereken bir sorun olarak karşımıza çıkan cinsel istismarda gündeme ilk hukuki yaptırımlar geliyor. Psikologların ve avukatlar ise hukuki yaptırım kadar eğitim seviyesinin ve insanların bu tür toplumsal sorunlara karşı bilinçlenmesinin önemli olduğunu savunuyor. Bir eğitimci olarak sizin görüşleriniz nelerdir bu konuda?
Kadına yönelik istismarın kültürel dayanaklarına bakacak olursak, var olan cinsiyetçi düzenin doğal olarak algılanması, kadının nesnelleştirilmesi, şiddete boyun eğmenin, fiziksel güç ve zor kullanımının hoşgörü ile karşılanması olarak sıralanabilir. Kadınlara fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar verebilecek veya kadınların acı çekmesine yol açabilecek davranışlar, gerek kamu gerekse özel alanda yapılan bu tip davranışlara ilişkin tehditler ve kadınların özgürlüğünün zorla kısıtlanması da dahil, şiddet içeren her türlü cinsiyetçi davranışa kadın istismarı denilmekte.
Kadına yönelik yapılan istismar kimler tarafından yapılıyor?
Yapılan araştırmalara baktığımızda görüyoruz ki cinsel istismarda bulunan kişilerin yüzde 20’den fazlası eşleri, diğer büyük yüzde 38 ile akrabaları olarak görülüyor.
Erkeğin, yasalardan ve toplumun ataerkil geleneklerinden kaynaklanan kadına göre üstün konumu, kadının erkeğe hizmet etmesinin ve erkeğin aile içi kararlarda kadından daha fazla söz sahibi olmasının doğal görülmesi, istismarın ortaya çıkmasının en büyük nedeni.
Özellikle toplumda kadına ve çocuğa yönelik istismarların kökeninde bir erkek yattığı düşünülürse özellikle erkek çocuklarının eğitilmesinde ve yetiştirilmesinde yine kadına ve anneye tarifsiz sorumluluklar düşüyor.
O yüzden kadınımız güçlenirse her açıdan sağlıklı nesiller de beraberinde gelir. Buna hiç kuşkumuz olmasın.
“SORUMLULUKLAR PAYLAŞILDIKÇA, KADINLAR DAHA İYİ YERLERE GELECEK”
Bir kadın, anne, eğitimci ve yönetici olarak toplumda birçok rol üstleniyorsunuz. Kadınların, kendi ekonomik, sosyal ve bireysel özgürlüklerini kazanması ve sürdürmesi adına bugünün ve geleceğin kadınlarına neler söylemek istersiniz?
Kadınlar toplumda rol üstlenebilmek için kendi kararları ile birlikte eşinin, ailesinin hoşgörüsü ve desteğiyle iyi yerlere gelebiliyor. Kadının üstlendiği roller oldukça ağır. Mesleki anlamda dahi iyi bir yere gelebilmek için aile içerisinde sorumlulukları eşit şekilde paylaşmak ve denge kurmak çok önemli.
Kadının erkeğin arkasında durduğu gibi; erkeğin de kadının arkasında durması gerekli ki bir denge kurulabilsin.
Bu dengeyi sağlayabilecek sağduyulu bireylerin yetişmesinde de eğitim ve küçük yaşlarda bu bilincin oluşturulması gerekiyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınları topluma kazandırma ve birçok konuda çalışmalar yürüten FÜKÇAM, toplumda yüzeysel “feminist” çalışmalar yürüten bir merkez olarak algılanıyor. FÜKÇAM kurucusu ve merkez müdürü olarak bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Merkezimiz, kadın sorunlarına karşı duyarlılık oluşturarak kadının toplumdaki statüsünü yükseltmek ve kadın sorunları ile ilgili çalışmalara, programlara, araştırmalara “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakış Açısı”nı yerleştirmek amacıyla kuruldu.
Fakat merkez olarak bizi zora sokan konu; hem akademik camiada hem de toplumun diğer kesimlerinde bulunan insanlar bu merkezlerin kurulmasının tamamen feminist egoların tatmini için olduğunu düşünüyor. Bu önyargıyı yıkmamız gerekiyor.
Bir de üniversite çatısı altında olması dolayısıyla sanki sadece kadın akademisyenlerin akademik sorunlarını dile getirmek ve bunlara çözüm aramaktan öteye gitmemizin bir önemi yokmuş gibi bir algı da hakim.
YÖK’te kurulmuş olan Akademide Kadın Çalışmaları ve Sorunları Birimi destekleriyle, ileride yapacağımız ses getirecek çalışmalarla bu yanlış yargıların üstesinden geleceğimize inancım tam.
Peki, araştırma merkezimizin geliştirilmesi için neler yapabiliriz?
Toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı oluşturmak maksadıyla, sadece kadınlarımıza ve kızlarımıza değil karşı cinse de bilinçlendirme toplantıları düzenlemek, geleceğin toplumunda kadın nüfusunu oluşturacak olan kızlarımızın gelişim ve eğitimini destekleyecek faaliyetler organize etmek, bilinçlendirme eğitimleri sunmak bu merkezlerimizi bulunduğu yerden daha yukarılara taşıyacak.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşıyor, bu konuda iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Merkezimiz bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında üniversitemizde okuyan kız erkek tüm öğrencilerimizin katılacağı “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Farkındalığı” konulu öğrenci paneli düzenleyecek. Bu kapsamda 9 Mart tarihinde Eğitim Fakültesi öğrencilerinin katkılarıyla ortaklaşa düzenleyeceğimiz panelimizde öğrencilerimiz kendi akranları ile bu konuyu karşılıklı konuşacak.
TOPLUMUN BİLİNÇLENMESİ ANCAK EĞİTİMLE MÜMKÜN
Konuya dair eklemek istedikleriniz?
Kadının bilinçlendiği ve güçlendiği toplumların refah düzeyi artacak. Bu bilinçlenme ve güçlenme de topla tüfekle değil, ancak ve ancak eğitimle olacaktır. Çünkü her kadın, bir annedir ve o anne evlat yetiştirecektir.
Her kadın bir annedir sözünü yineliyorum ve her erkeğin annesine gösterdiği saygıyı diğer tüm kadınlara da göstereceği bir dünyada yaşamak dileğiyle herkesin 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.