Teravih Polemiği

Salgının seyrinde ciddi artışlar yaşanması sebebiyle bulaşma riskini en aza indirmek amacıyla, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın 'Yaptığımız istişareler neticesinde teravih namazını camilerde değil evlerimizde kılmanın uygun olduğuna karar verdik.' açıklamasının ardından bazı çevrelerden tepki geldi.

Teravih Polemiği
TAKİP ET Google News ile Takip Et

“Her yer açık, camiler kapalı” şeklinde formüle edilen bu tepkilerin temelinde ise ticari ve sosyal alanların faaliyetlerini devam ettirmesine rağmen camilerde teravih namazının kılınmama kararına bir eleştiri yatıyor.

İnsanların sağlığını en önde tutan ve herhangi bir zarar gelmemesi adına bazı ibadetlerin gerçekleştirilmesi konusunda farklı uygulamalar ve örnekler içeren İslam tarihi de gösteriyor ki önlem almak da İslam’ın bir rüknüdür.

Nafile namazların tek başına kılınması daha faziletli olduğu hâlde, teravih namazının cemaatle kılınması Hz. Peygamberin (s.a.s.) uygulamasıyla sabittir. Nitekim Hz. Peygamber teravih namazını birkaç defa cemaate kıldırmış, ancak daha sonra farz olur düşüncesiyle cemaate kıldırmaktan vazgeçmiştir.

Hz. Ömer halife olunca, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını görüp, tekrar cemaatle kılınmasının daha uygun olacağını düşünmüş ve sahabeyle istişare ederek bu namazın yeniden cemaatle kılınmasını başlatmıştır. 

Bu örnekler de gösteriyor ki teravih namazının cemaatle kılmak kadar nafile ibadet olması hasebiyle tek başına kılmak da mümkündür.

Geçtiğimiz yıl da yine koronavirüs sebebiyle teravih namazı camilerde değil evlerde kılınmıştı.

Vaka sayılarında başa dönüldüğü ve günlük vaka sayılarının 50 binlere ulaştığı ve kapalı bir ortamda 3 dakika içinde bulaşma riskinin olduğu bir durumda teravihlerin evde kılınması doğrudur ve DİB’in kararı isabetlidir.