NİMET Mİ? KÜLFET Mİ?
Televizyon programlarının toplum üzerinde etkin, süreğen bir değişim ve dönüşüm gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Hatırlayacağımız üzere evlilik programları izlenme rekorları kıran seyircilerin hayranlıkla merakla büyük bir vefayla hiç kaçırmadan seyrettikleri programlardandı. Öyle ki gündüz izlemeye doyamayanların gece tekrarlarını izlemek için uykularından feragat ettikleri yaşını başına almış insanlardan tutunda, yüksek lisansını yapmış eğitimcilerin akıllı telefonlar sayesinde ders esnasında programı izledikleri örneklerine varıncaya dek daha pek çok örnek sayabiliriz.
Neyse ki sevgili RTÜK, reyting rekorları kırmalarına rağmen; özelliklede bekârlar üzerinde oluşan olumsuz evlilik etkilerine daha fazla göz yummayıp tedavülden kaldırmıştı. Sevgili RTÜK özelliklede kadın kuşağı olarak adlandırılan bu programların yerine olumlu etkiler yapacak, ahlâkî yapımızla ters düşmeyecek, kadına, erkeğe, genç ve yaşlıya olumlu değecek programlara teşvik etmişti güya tv kanallarını.
Sonra bir baktık o programların alternatifleri; Mastechef, Sofrada, Yemekteyiz, Gelinim Mutfakta gibi adlarla hayatımızda önemli bir tutam yemekleri ve yemek yapmayı konu edinen yemek programlarına dönüştü. Peki, bu programların sebebiyet verdiği zayiatlar ya da varsa olumlu katkıları neler hep beraber bakalım istiyoruz.
Türk mutfağının dünya sahnesinde hak ettiği yere ulaşamadığı bilinen bir gerçeklik. Ancak dünyaca çok bilinmesek de ne kadar zengin bir mutfağa sahip olduğumuz da tartışılmaz bir gerçek.
Bu iki gerçeklik arasında köprü kurması umulan yemek programları beklentilerin aksine birçok yıkıma sebep oluyor. Nasıl mı? Tatbiki TV kanallarının reyting çıtasını yükseltme hedefleri programlarda pek çok yakışıksız görüntü ile gerçekleşiyor da ondan. Ve bizler de talep ediyoruz ya da rağbet ediyoruz ki bu gibi sahneler olmadan olmuyor...
Örf ve adetlerimizde yer alan misafiri nezaketle karşılayıp güzellikler içerisinde uğurlama seremonilerinin yerini, kusur arayan, yarışmacı her ne yaparsa yapsın olumsuz eleştirilerin hedefine konularak; pervasız tutumlarla saygısız, acımasız eleştirilere maruz bırakılan, hatta kişiliği rencide edici söz ve eylemlerle bezeli programları çoluk çocuk yediden yetmişe hep beraber izliyoruz maalesef ki...
Statüsünden memnun olmayanların ve yahut da yaptıkları işte tanınma amacıyla programa katılıp şov peşinde koşanların yaptıkları şaklabanlıkları bizler de ağırlıyoruz evlerimizde. Merhametin nezaketin yok sayıldığı, nimetin beğenilmediği manzaraları hemen hemen her gün izliyoruz.
Aile hayatının mahremiyetini programdan kazanılacak 15 bin liraya heba edilmesi normalleştiriliyor ve bizler de bu normaliteden payımıza düşeni almış oluyoruz. Programda kullanılan mutfak araç gereçlerinden, ev dizaynına, kıyafetten ayakkabıya daha birçok ürünün bizlere pazarlandığı gerçeğini programın detaylarına baktığımızda açıkça fark edebiliyoruz.
Hülasa; bu programlarda toplumda iyi birer örnek timsali olmak yerine mahremiyeti insanlığı saydığımız minvalde teşhir etmekte hiçbir fayda sağlayamadığı gibi, nimeti külfet gösterip saygısızlığı yaygınlaştıran hatta şiddete özendiren arenalar haline gelmiş bulunmakta.
Çare ise; ne izlediğimizin farkına varıp daha hassas davranıp bu ve benzeri programları evlerimizin baş köşesinde ağırlamamak… Bu iradeyi göstermek dileğiyle...