Memnun Değiliz…
Yaşanan ekonomik sorunlar, geçim sıkıntısı ve siyasi partilerin bu sorunları giderme noktasındaki programının olmaması, her kesimden insanı kendi partisinden soğuttu ve hatta uzaklaştırdı.
Geçmiş yıllara göre hiçbir partinin samimi ve sadık seçmen oranı eskisi kadar değil. Hatta bir dönem gönül verdiği, emek verdiği ve birçok fedakârlıkta bulunduğu partisinden, liderinden ve mensuplarından kaçar hale gelen, onları dinlemekten hazzetmeyip farklı kanallara kaçan çok sayıda eski fanatik partici görüyoruz çevremizde.
Değişik siyasi yelpazeleri bünyesinde barındıran merkez partilerdeki soğukluğu anlarız ama on yılların dava, ideal, mefkûre ve kökleri derinlere uzanan misyonu temsil eden, bu konuda geçmişte birçok bedeller ödenen, şehit olunup medrese-yi yusufiye’de kalan, taş medresede tedrisatta bulunan partilere mensup bazı isimlerin de farklı yönelim, eğilim içinde olmaları, siyaset tarihçileri ve sosyologlar tarafından araştırılması gereken bir konu.
Bu arkadaşlar öyle bir savrulmuşlar ki, geçmişte bağlı bulundukları liderlerini, terörist başıyla aynı kefeye dahi koyabilecek bir ruh haline bürünmüşler.
Bu radikal dönüş ya da çözülme adına ne dersek diyelim, sağlıklı bir duruş değil. Gözlemlerimiz ve sohbetlerimiz de gösteriyor ki bu durumun en büyük sebebi, üçüncü bir kişiye olan nefret ve kin.
Bu nefret ve kin, ne yazık ki kendileri gibi ülkeyi de bitiriyor. Ne değer, ne ilke ne de vatan gibi bir derdi kalmayan bu dostlarımız ciddi anlamda samimi bir dosta ihtiyaç duyuyorlar.
Ötelemeden, ötekileştirmeden, tıpkı eskisi gibi Marmara’da buluşarak, kafa kafaya verip en azından kendilerinin rahatlamasına katkıda bulunmak lazım. Zira biliyoruz ki, nefret ve kin taşınması ağır bir yüktür.