Kadro Telaşı
Gün geçmiyor ki Resmi Gazete'de onlarca görevden alma ya da atama kararları yayınlanmasın. Atamalarda dikkat çeken iki husus var. Bunlardan birincisi görevden almalar, ikincisi ise asaleten atamalar.
Başarısız olan ya da uyum sağlayamayan bürokratların görevden alınması ve yerlerine yenilerinin atanması belki doğal bir sürecin sonucu. Ancak vekâletle yürütülen görevlere genellikle aynı isimlerin atanmasının altında bürokratların kendilerini garantiye alma telaşlarının talebe yansıması seziliyor.
Olası bir hükümet değişiminde asil kadrosu olmayan bürokratlar, kendilerine yapılacak daha düşük görevleri yapmaktan çekindikleri ve müdürlük yaptıkları kurumda sıradan bir memura dönüşmeleri korkusu, onları ısrarla asaleten kadro talebine götürüyor.
Cumhurbaşkanlığı makamı da yine olası bir hükümet değişiminde kurumların kendi atadığı kişilerce yönetmesi arzusuyla bu taleplere sıcak bakıyor ve kadrolar veriliyor.
Ancak şu gerçek unutuluyor. Başkanlık sisteminde hiç kimsenin hakkı, müktesep hak değil. Gelen yeni cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe sunmadan asil görevdeki birini bile rahatlıkla görevden alabildiği gibi özlük haklarını da kaldırabilir. Sistem öyle bir sistem.
İdari mahkemeye gitseler bile alacakları kararla ortada kalacak ve yeni bir tenzili rütbe ile görevlendirilip Elazığ deyimiyle heçe çıkabilirler…