Elazığ'a Yolu Düşenlere, Gezilecek Yerler Listesi…
Mansur Baba Türbesi
Mansur Baba Türbesi, Harput kalesine giden yolun solunda, Sarahatun Caminin kuzeyinde bulunmaktadır
Mansur Baba Türbesi
Mansur Baba Türbesi, Harput kalesine giden yolun solunda, Sarahatun Caminin kuzeyinde bulunmaktadır. Sekizgen planlı, kaide kısmı kesme taştan yapılmıştır. İki katlı anıtsal bir yapıdır. Yapının Artukoğluları devrine ait olduğu tahmin ediliyor. Türbede Mansur Baba, eşi, oğlu ve kızına ait olduğu sanılan dört sanduka bulunuyor.
Mansur Baba Türbesi için söylenen rivayete göre Şahende isimli bir kadının gördüğü rüya üzerine Harput’un manevi büyüklerinden Beyzade efendinin huzurunda yapılan kazıda büyük bir lahit meydana çıkmış ve içinde bir erkek, bir kadın ve iki de çocuk mezarının bulunduğu görülmüştür.” Erkeğin mezarı açıldığında çürümemiş bir cesetle karşılaşılmış ve durum telgrafla Meşihat’a (Şeyhülislamlık) bildirilmiş ve gelen cevap üzerine bir türbe yaptırılmış ve “mezar taşına atfen” türbeye Mansur Baba adı verilmiştir.
Üryan Baba Türbesi
Türbe, Harput’ a çıkarken dik kayalıklarının (Tilki Kayalıkları) sağ tarafında yer alıyor. Tarihi kaynaklara göre türbe 1278 yılında yapılmış, “hücre” ve “mescit” bölümünden oluşuyor.
Türbenin giriş kapısını oluşturan taş blokta “Allah’ın ariflerinden ve Allah’a karşı olan muhabbet sırrının âlimlerinden, cömertliği itibariyle de Allanın sevdiği kullardan İsmail’in torunu, Ömer'in oğlu Hafız Muhammed büyük şahadet rütbesine nail olarak burada ölmüştür. Allah sırrını mukaddes etsin” yazısı bulunuyor. Türbenin kitabesinde ise burada yatan zatın Ömer oğlu Hafız Muhammed olduğu ve burada şehit düştüğü yazılıdır. Üryan baba için aynı zamanda “Tespihli Baba” ifadesi de kullanılır. Üryan Baba Türbesi, Harput’ a yolu düşenlerin uğrayabilecekleri türbeler arasında yer alıyor.
Arap Baba Türbesi
Arap Baba mescidi kitabesine göre 1279 yılında Selçuklu hükümdarı III. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Yusuf Bin Arap Şah Bin Şaban tarafından yaptırılmıştır. Arap Baba, Harput'ta türbesi bulunan ve aynı isimle anılan bir ziyaret. Arap Baba'nın çürümemiş cesedinden dolayı Türkiye'de olduğu gibi yurtdışında da yaygındır. Türbe içinde üzeri yeşil kumaşla örtülü camdan bir sanduka içerisinde bulunan Arap Baba, çürümemiş cesedi ve kesik başı ile büyük bir ilgi toplamaktadır. Çürümemiş cesedi görmek isteyen Ziyaretçilere sandukanın örtüsü açılarak gösterilmektedir.
Arap Baba hakkında pek çok efsane anlatılmıştır. Bunlardan en çok bilineni şöyledir: “Harput ve yöresinde bir yıl yağmur yağmaz. Kuraklık ardından kıtlık kapıya dayanır. Halk perişandır. Alacalı mescidin yanındaki bir evde Selvi adlı yaşlı bir kadın rüyasında Arap Baba'nın başı kesilip ta bir dereye atılırsa, yağmur yağacağını görür. Yaşlı kadın önceleri buna pek bir anlam veremez. Ancak aynı rüyayı üç gece üst üste görünce karar verir ve bir gece Arap Baba'nın cesedinin başını gövdesinden ayırır, kesik başı dereye atar.
Gerçekten de yağmur yağmaya başlar. Yağmur değil adeta tufan, dereler coşar her yanı sel basar ve bir türlü dinmek bilmez. Yağmuru dört gözle bekleyen insanlar bu seferde bu felaket karşısında muzdarip olurlar. Selvi kadın rüyasında Arap Baba'nın kesilen başı yerine konulursa, yağmurun duracağını görür. Arar ve bir kesik baş bulur yerine koyar, yağmur durur. Harputlular bu olay üzerine Selvi kadının korkunç bir hastalığa yakalanarak günlerce ızdırap çektiğini ve sonradan öldüğünü söylerler.”
Arap Baba Türbesi, özellikle yerli halkın ve çevre illerden gelen insanlar tarafında sıklıkla ziyaret ediliyor.
Harput (Süt) Kalesi
Elazığ’ a yolu düşenlerin mutlaka gezip gördüğü yerlerden biri Harput Kalesi. Kale, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alamsı için çalışmalar başladı. Kalenin listeye girmesi ile birlikte turizm açısından yöreye canlılık katacağı öngörülüyor.
Tarihsel kaynaklara göre Harput Kalesi M.Ö. 8. yüzyılda Urartu Krdigerığı tarafından kuruluyor ve M.Ö. 6.yüzyıldan itibaren Persler’ in hakimiyeti altına giriyor. M.Ö. 1. yy ile M.S. 11. yy arasında Part, Roma, Sasani, Bizans ve Abbasiler arasında büyük mücadelelere saahne olmuş 11. yüzyılın sonuna kadar Bizans hakimiyeti altında devam etmiştir. bu süre zarfında Ziata Castellum ve Kharpete, Arapça'da Hısn-ı Ziyad adıyla anılan kale 1085 yılında Çubukoğulları, 1112 yılında artukoğulları, 1234 yılında Selçukluların egemenliği altında kalmıştır. Kale, Çubuk Bey'in Artuklu Beyi Belek Gazi'nin ve Selçuklu Beyi Alaeddin Keykubad'ın hükümet merkezi olmuş, 1366 yılında Dulkadiroğulları ve akkoyunlu devletleri arasında sık sık el değiştirmiştir. Kale 1465 yılında ,Akkoyunlu hükümdarı Hasan Bahadır Han ( Uzun Hasan ) tarafından ele geçirilerek Akkoyunlu idaresine alınmıştır. Harput Bölgesi ve Kalesi 1515 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine alınmıştır.
İç kale ve dış surlar olmak üzere iki bölümden meydana gelen Harput Kalesi'nin özgün bir yapı olarak günümüze kadar korunabilmesinde, Artuklu döneminde yapılan onarımların katkısı büyük. Kale daha sonra Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve Osmanlı döneminde de onarımlar görmüştür. Kalesinin dış surları tamamen yıkılmıştır. Kayalar üzerinde inşa edilen ve kuşatılması oldukça zor olan kale içerisinde; hastane tahıl ambarı, darphane, su sarnıcı, cephanelik, cami ve çok sayıda sivil yapının bulunduğu büyük bir mahdigeredir.
Harput Kalesi hakkında çeşitli efsaneler anlatılmaktadır. Bir rivayete göre Kalenin yapımı sırasında harcın hazırlanmasında su yerine süt kullanıldığı, bu yüzden de“Süt Kalesi” dendiği söylenmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından kalenin Kuzeybatı ve Doğu duvarlarında önemli restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Ulu Cami
Harput’ ta bulunan Ulu Cami, Anadolu’ da tarihi çok eskilere dayanan camilerden bir tanesi. Eğri minareli cami, günümüzde sıklıkla yerli halk ve bölgeye gelen turistler tarafından ziyaret ediliyor.
Ulu cami 1156-1157 tarihinde Harputlu hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırıldı. Cami 1899, 1905, 1996 yıllarında restore edilmiş ve halka açıldı. Halen ibadete açık olan caminin iç kısmı; iç avlu, son cemaat yeri ve iç cami olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Dikdörtgen planlı, duvarları moloz taştan kubbe kemerler ve tuğladan yapılmış olan minaresi ile birlikte iki kapısı bulunuyor.
Caminin minaresi bugün dahi eğri bir şeklide durmaktadır. Kimilerine göre kalın gövdeli ve gittikçe daralarak inşa edilen bu minarenin bilinçli bir şekilde eğri yapıldığını büyük çoğunlukla da bir deprem sonrası minarenin eğrildiği ifade edilmektedir. Caminin giriş kapısı üzerinde bir kitabesi ile duvarından beyaz mermer levha üzerinden küfüden nesih yazıya geçişin bir örneği olarak kabul edilen vergi kitabesi bulunmaktadır.
Kitabesinde; "Besmeleden sonra, Allah'ın rızasını tahsil ve Allah'a yakınlaşmak kastiyle bu binayı yaptıran, büyük Baş Buğ ve Emirdir. Alimlerin Efendisi, Cenab-ı Hak tarafından yardım görmüş, kuvvetlenmiş, dünyadaki bütün mücahitlerin muzafferi, Dinin medar-ı iftiharı Müslümanların en güzeli, İmamların zahiri, halkın ve devletin yardımcısı, halk arasında şan şeref sahibi, Ümmetin tacı, mülk sahiplerinin güneşi, Sultanların aziz ve şerifi, İslam askerlerinin şerefi, mücahitlerin yardımcısı, Allah'ı tanımayan ve şirk koşanların katili, şerefi göklerden alıcı, sultanların kılıcı, Emirlerin Efendisi, Çiftçilerin babası sıfatında olan Artukoğlu Sokmanın oğlu, Davud'un oğlu Karaaslan’dır. Halifenin de yardımcısıdır. Allah onun saltanatını, tahtını ve halkını daim ve baki etsin. Allah'ın laneti, Allah yolundan ve emrinden ayrılanların ve dönenlerin üzerine olsun." Yazısı bulunuyor.. Şu anda Kurşunlu camide bulunan meşhur tahta oyma minberi oymacılık sanatı açısından oldukça önemli bir eser niteliği taşıyor.
Buzluk Mağarası
Mağaraya erişimi kolaylaştırmak adına 1990 yılında doğal yapısı korunarak iniş basamakları ve aydınlatılması yapılan mağaranın yerli ve yabancı turistler tarafından daha kolay ziyaret etme olanağı sağlanıyor. Mağarada yer altı hava akımı mevcut olduğundan kışları sıcak, yazları ise üşüyecek derecede soğuktur. Sıcak yaz aylarında bu mağarada buzlar oluşuyor. Eski dönemlerde yöre insanları Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında bu mağaradan çıkardıkları buzları hayvan sırtlarında Harput’a getirip satıyor ve para kazandıkları da rivayetler arasında. Buzluk mağarası, yerli ve yabancı turistlerin, büyük ilgisini çekiyor.
Keban Barajı (Çırçır Şelalesi)
Ülkenin en büyük ikinci yapay gölü, üzerinden üç ilçeye geçiş sağlayan doğu ve güneydoğuyu kalkındıran Keban Barajı, enerji üretiminin yanı sıra balık üretimi ve avcılığı da yapılıyor. Alabalığın bin bir çeşidinin yapıldığı restoranlar, misafirlerine Çırçır Şelalesini izleme imkanı tanıyor. Barajı, şelale sesi, havasının güzelliğini ve alabalık tatmak isteyenler, Keban’ ın yolunu tutuyor.
Hazar Gölü
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kendine has plajları olan su sporları ve balık avcılığı yapılan Hazar Gölü, günün her saatinde farklı görünümler kazanarak mavinin ve yeşilin her tonunu izleme keyfi yaşatıyor. Gölün suyu berrak, sodalı ve tuzsuz. Çevresinde 25’e yakın kamu kurum ve kuruluşuna ait eğitim ve dinlenme tesisleri ile Turizm Bakanlığı’ndan belgeli otel, motel, lokanta, günübirlik piknik alanı, ayrıca özel kuruluşlar tarafından işletilen balık evleri de bulunuyor. Son zamanlarda çevresinde çok sayıda ikinci konutlar ve yazlıklar ile tatil sitelerinin yapıldığı göl, çevre iller halkının da faydalandığı tatil merkezi konumunda.