DÜNYA KURUYOR!

DÜNYA KURUYOR!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Ülkemizin su sorunu dünyanın gündemi olmuş! İstanbul’un 45 günlük suyunun kaldığını ve daha birçok şehrimizde yaşanacak su kriziyle ilgili bizleri kilometrelerce öteden ikaz ediyorlar!
 İngiliz The Guardian gazetesi ülkemizin 1980’lerden beri artan nüfus topoğrafyasıyla beraber; endüstrileşme, şehirleşme ve küresel iklim değişikleri sebebiyle yaşanılacak su sorunlarına dem vurmuş. Haksız mı? Maalesef ki değil!..
Su sorunu dünyada kurak iklim yaşayan ülkelerin kronik sorunu yüzyıllardan beridir. Ülkemiz ise su zengini zannettiğimiz fakat yarı kurak iklim özelliği gösteren bir coğrafyada yer alıyor. Yani sınırsız ya da zengin su kaynakları olan bir ülke olmadık hiçbir zaman. Hele de sahip olduğumuz akarsular üzerine kurulan hidroelektrik santralleri ile ekosisteme verilen zararların adeta bedeli olan "su fakirliği" yıllardan beridir “geliyorum” diyordu zaten...
Santrallerin en büyük zararlarından biri olan barajlardaki suyun yüksek oranda buharlaşması ile çevre yörelerdeki toprakların tuz oranının artmasıyla toprağın verimliliğinin azalması. Yani HES''ler toprağın tatlılığını alıp çorak arazilere dönüştürüyor çevresini ve ne yazık bir taşla on canımıza kıyıyor.
Oysaki yeryüzünde ulaşılabilir tatlı su miktarı, zaten dünyanın toplam su varlığının yüzde 1’inden bile daha az. 
Bir ülkenin gıda güvenliği, ekonomik büyümesi, iklim değişikliği ile mücadelesinin temelinde hep su kaynaklarının sürdürülebilirliği yer alıyor. Fakat bugün su kıtlığı tüm dünyanın yaşadığı en büyük ortak sorunlardan yalnızca biri olarak çıkıyor karşımıza. 
 Elbetteki Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve halka içme suyu temin eden belediyelerin ilgili birimleri durumun yıllardır takipçisi ve de ön alıcısıdır diye biliyoruz ya da umuyoruz.
Küresel ısınmanın sebebi de bunun sonucu olarak olumsuz etkilenecek olan da dünyanın tüm ülkeleridir. Su fakirliği dünyadaki tüm ülkelerin maruz kalacağı bir husustur. Özellikle de gelecekte yaşanılacağı düşünülen su savaşlarını da bilen dünya; bu soruna gözünü yumup yalnızca bir ülkenin problemi algısı ile olaya yaklaşmamalıdır.
Öncelikle küresel ısınmanın önlenmesi ve içilebilir tatlı su kaynak rezervleri için kolektif bir şuurla dünya gündemi oluşturulmalıdır tez vakit...
Tabi ülkemizin Devlet Su İşleri Genel Müdürlükleri vakit kaybetmeden kendi ülkesi kendi milleti için asırlık tatlı su kaynakları geliştirme projelerini yürürlüğe koymalıdır. Nasıl ki Diyanet Başkanlığı yağmur duası seferberliği başlattı. Bir an evvel de tek görevi “su” olan kurumların başlatacağı seferberliklerle çözüme değer katan adımlar geç kalmadan atılmalıdır ki ülkemizin güzelim toprakları  kuruyup çoraklaşmasın ve yok olmasın!..