Dokunma, Bizimdir!
Zaman zaman bazı coğrafi ve turistik değerlerimizin komşu iller tarafından sahiplenme girişimlerine şahitlik ediyoruz.
Bingöl ile Elazığ arasında geçmişte yaşanan ve krokiler ile ve uydu görüntüleriyle sahiplenme çabası, arasına şahit olunan Gerendal Gölü, ardından Malatya Valisinin Sahip çıkma çabalarını izlediğimiz Baskil sınırları içerisinde bulunan Karaleylek ve Saplıkaya kanyonları son olarak da Tunceli’ye kaptırma iddialarıyla gündeme gelen Karakoçan Golan kaplıcaları…
Göl ve kanyon tartışmalarını geçmişten biliyoruz. Golan kaplıcaları meselesini de CHP Karakoçan İl Genel Meclis Üyesi Mahmut Okçuoğlu’ndan öğrendik.
Golan Kaplıcalarının İlimiz ve İlçemiz turizmi için büyük önem taşıdığını ifade eden CHP Karakoçan İl Genel Meclis Üyesi Mahmut Okçuoğlu; “Golan termal kaplıcası ile ilgili çok büyük bir sıkıntımız var. Elazığ ve Uluslararası tanınmış bir yer. Ne hikmettir ki farkında olmadan ya da hiç kimsenin farkında olmadan Golan termal kaplıcasını Tunceli bölgesine kaptırdık. Soruyoruz, soruşturuyoruz. İlgili birim müdürlerine soruyoruz. Bu olay nasıl gerçekleşti. Kimsenin haberi yok. Golan termal kaplıcalarını Tunceli iline kaptırmışız. Özel bir firma çalışma yapmış hiç kimsenin haberi olmadan 50 bin hektar saha kapatma koşulu ile % 51 tarafı Tunceli %49 Karakoçan bölgesine ait olmak üzere termal bölgemizi girişimde bulunmuş ve bu hakkı kazanmış.”demiş.
Konu özetle böyle. Golan kaplıcaları da tıpkı Gerendal Gölü ve kanyonlar gibi bizim bir değerimiz ve zenginliğimiz. Ve fakat, bizler bu zenginliğimizin kıymetini ancak komşu iller sahiplenince ve üzerinde bazı çalışmalar yapınca hatırlıyoruz.
Bingöl, Malatya ve en son Tunceli ile sözde sorun yaşadığımız turizm ve tabiat harikası alanlar için Elazığ olarak ne yaptık ki?
Bu zenginliklere, özellikle kanyonlara Malatya sahip çıksaydı belki bugün orada onlarca tesis yapılmış ve turizm akını başlamıştı bile. Bizim yıllardan beri ismini duymamıza rağmen bir kez olsun görmediğimiz Golan Kaplıcaları belki de yeni yatırımcının elinde bir sağlık merkezine dönüşecek.
Şehir olarak Türk gibi başlayıp, Türk gibi bitirmek gibi bir anlayış, yaklaşım ve alışkanlığımız var.
Heyecan, girişimcilik, tez canlılık, enine boyuna düşünmeden balıklama dalma, donanım, özgüven, itaat, hırs, samimiyet, dost ve daha pek çok sıfatla atladığımız işe bu duygularla başlıyoruz, ne yazık ki Almanların disiplinli çalışmaları ile değil, başladığımız ani heyecanla ani olarak da anında bırakıyoruz.
Şehirler arası kıskançlık yatırımlarımıza da yansıyor ne yazık ki. Oysa komşu illerin zenginliği ve gelişmişliği bize de olumlu yansıyan bir birlikte kalkınmadır. “Yeter ki komşunun olmasın, bizim de olmasın” anlayışı hem insanı hem de şehirleri içine kapatır ve asla bir gelişme yaşanmaz.
Onun için, Elazığ’ın değerlerini sırf milli ve vatani bir görevmiş gibi sahiplenmek, ama hiçbir yatırım yapmamak alışkanlığımızın hem kamuda hem de özel sektörde sona ermesi gerekiyor. Malatya, Bingöl ve Tunceli’de yaşanacak bir ticari ve turizm hareketliliği bize de olumlu yansıyacağı bilinciyle bunlara haset etmek değil, onların da önüne geçecek yatırımları hayata geçirip tatlı bir rekabete dönüştürmektir en güzeli.
Kaldı ki Golan kaplıcalarına bizler bir şeyler yaptık ve çok güzel işlettik de Tunceli mi engel oldu?
Kanyonlar bölgesine çok güzel tesisler, seyir tepeleri, piknik alanları, sandal turları, balık evleri yaptık da tekerimize Malatya mı taş koydu?
Son sözümüz odur ki, değerlerimize sahip çıkmak, onlara “bizimdir, dokunamazsanız” diyerek geçmişin Demirperde ülkelerinde olduğu gibi kimseyi dokundurmamak değil, kendimizin dokunarak imrenilecek mekânlar haline getirmek olmalıdır. Bu arada Golan kaplıcaları bölgesine önemli yatırım yapma kararı alan her kimse o arkadaşı da tebrik ediyor ve hiç tanıyıp bilmediğimiz halde Allah zorunu kolay kılsın diye dua ediyoruz.