CHP'nin Kabaş Telaşı
TELE 1 ekranlarında yayınlanan bir programda Sedef Kabaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı çirkin ifadelerle hedef alarak 'Büyükbaş hayvan bir saraya girdiğinde o kral olmaz, o saray ahır olur.' sözünü sarf etmiş ve ardından tutuklama kararı verilmişti.
Kararın ardından harekete geçen CHP, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu düzenleyen maddesinin yürürlükten kaldırılması için acilen kanun teklifi hazırladı.
Teklif, TCK'nın "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu düzenleyen 299'uncu maddesinin yürürlükten kaldırılmasını öngörüyor.
Kanun teklifinin gerekçesinde, 299'uncu maddenin, "tarafsız, siyasi parti bağı bulunmayan" cumhurbaşkanları için tasarlandığı ancak bu sebebin bugün itibariyle düştüğü kaydedilmiş.
Teklifin gerekçesinde, Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde "Cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla 160 bin 169 kişi hakkında soruşturma açılması, 12 bin 881 kişinin mahkum edilmesinin, 299'uncu maddenin suistimalinin açık göstergesi olduğu savunuldu.
Kanun teklifinin gerekçesinde, şunlar kaydedildi:"Rejime kasteden anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesiyle birlikte bu maddenin bir dünya görüşüyle ve bir yaşam biçimiyle adeta hesaplaşma aygıtı olarak kullanıldığına, muhaliflere yönelik başlayan cadı avının adeta simgesi haline geldiğine yönelik yoğun kanaatler mevcuttur.
Ancak çok daha önemlisi, bir siyasi partinin genel başkanı sıfatını da kullanan cumhurbaşkanının 21. yüzyılda demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan düşünce ve ifade özgürlüğünü içselleştirmesi, farklı seslere ve farklı düşüncelere tahammül etmeyi öğrenmesi, kendi görüşünden olmayan insanları susturmak yerine onları dinlemeye çaba harcaması gerektiği açıktır."
Ne güzel ifadeler, ne güzel temenniler ve hoşgörüyü içselleştirilmesi gibi afili sözler değil mi? Sen hem bu süslü cümlelerle demokrasi ve hoşgörü güzellemesi yap hem de bir ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına en ağır hakaretleri yap.
Demokrasilerde elbette hoşgörü olmalı. Elbette eleştiri yapılmalı. Hatta eleştirinin zemini hazırlanmalı. Ancak eleştiri ile hakareti ve küfrü ayırt edemeyecek kadar sınırları zorlayıp karşı tarafa olmadık yakıştırmalar yapmanın adı ne demokrasidir ne de özgürlüktür.
Ve bizim hürriyetimiz, karşıdakinin özgürlüğünün başladığı yerde biter.
Kimse, kimseyi sevmek, beğenmek, takdir etmek zorunda değil ama kişilik haklarına, onur ve şerefine saygı duymak zorundadır. Mücadelenizi meşru zeminde yapın ki zaten oldukça mahir olarak bunu yapıyorsunuz. Bu özgürlük sizi kesmiyor ve Cumhurbaşkanına Çerkez deyiminin arkasına sığınarak en ağır hakareti yapıyorsanız bunun da sonucuna katlanırsınız.
Şunu da söylemeden geçmemek lazım. Aynı hakareti birileri Kılıçdaroğlu’na ve hatta Sedef Kabaş’a yapsaydı aynı tepkiyi verir ve karşısında dururduk.
Hiçbir görüş ayrılığı ve siyasi fanatizm, insanlığın önüne geçmemeli. Geçtiği takdirde de gereği yapılmalı ki ülkede yeni kaoslar ve çatışmalar olmasın.