ZİLLER KİMİN İÇİN ÇALIYOR!
Yeni eğitim öğretim yılı başladı
Yeni eğitim öğretim yılı başladı. Ülke genelinde yaklaşık 18 milyon öğrenci, ders başı yaptı. Bu sayı birçok ülke nüfusundan fazla…
Bu rakam bir yandan büyük sorunlara işaret ederken bir yandan da sahip olduğumuz zenginliğe işaret ediyor.
Öğrenci sayımızı neden zenginlik olarak ifade ettiğimizi açıklayalım. Birçok Avrupa ülkesi, nüfusunun hızla yaşlanması nedeniyle sistemini işletmekte zorlanıyor. Hatta zaman zaman bazı Avrupa ülkelerinin özellikle genç ve nitelikli dış göçü teşvik ettiğini gazetelerden televizyonlardan duymaktayız.
Geçenlerde okuduğum bir habere göre Almanya sisteme her yıl 30 bin mühendis dâhil edemezse sistemi iflas edecek!
Gerçekten çok ilginç değil mi? Bu ülkede bir dönem ısrarla nüfus kontrolü yapılmasını isteyenlerin iyi niyetle hareket ettiğini söyleyebilir miyiz sizce? Geçelim…
Ancak özellikle 15 Temmuz kalkışması bize şunu da gösterdi, gençlerimize nitelikli bir eğitim veremezsek bu muhteşem güç aynı zamanda muazzam bir tehdide dönüşebiliyor. Artık emperyal devletler hedef ülkeleri kendi askerleriyle değil, bu ülkelerden devşirdikleri, mankurtlaştırdıkları insanlarla işgal ediyor, kendilerine bağımlı hale getiriyorlar.
Bakın bu önemli tedhdidi bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı görevini de yerine getirmiş Ömer Dinçer nasıl dile getiriyor:
“Otoriter bir kültür içinde bağımlı olarak yetişen çocuklarımız kendilerine tanınan alanın dışına çıkmakta zorlanıyor. Analiz yapma sorun teşhisi problem çözme yetenekleri zayıf kalıyor.”
Okullar ve eğitim sistemimiz meselelere derinlemesine bakabilen, geçmişi bilen ve bu bilgi ile günü ve geleceği yorumlayabilen, ona göre tavır geliştirebilen öğrencileri yetiştiremiyor. Bırakın yetiştirmeyi var olan farklı bakışları da ısrar ve inatla tek tipleştirmeye çalışıyor. Ülke sorunlarına duyarlı, kendisini fark edebilen bireyler yerine hiçbir şey düşünemeyen hiçbir şey üretemeyen, tek özelliği test çözme becerisiyle sınırlı robotlar yetiştirmek eğitimdeki birinci başarı ölçütü durumunda ne yazık ki!
Atalarımız bir musibet bin nasihatten evladır, demişler. Çok doğru. 15 Temmuz musibeti bazı tehlikeleri daha yakından duymamızı anlamamızı sağladı. Hazır eğitim öğretim yılı başlamışken bu musibetten çıkardığımız dersi uygulamaya koyalım. Çocuklarımızın matematik, fizik problemlerini çözmelerini önemseyelim ama bunun yanı sıra hayat hakkındaki problemlere de duyarlı olmalarına gayret edelim.
Onları edebiyatla, sanatla, felsefeyle tanıştıralım. Farklı düşünebilmelerini, bilgi tabanlı fikir üretebilmelerini, olaylara analitik ve eleştirel bakabilmelerini önemseyelim.
Unutmayalım ki sadece üniversite sınavındaki başarıya endekslenen bir eğitim sistemi kaçınılmaz olarak “Analiz yapma, sorun teşhisi, problem çözme yetenekleri ZAYIF” insanlar üretir. Dolayısıyla bu nitelikleri zayıf olan bireyler de kendisi yerine düşünecek ve karar verecek abilerin ablaların vesayetine mahkûm olur.