YİĞİT ÖLÜR ESERİ
YİĞİT ÖLÜR ESERİ
(MUHSİN YAZICIOĞL
YİĞİT ÖLÜR ESERİ
(MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN AZİZ HATIRASINA)
25 Mart 2009 tarihinde bir elim kazada, bu ülke çok değerli bir evladını kaybetti. Bir siyasi parti liderini, bir ülke sevdalısını, bir bayraktarını, bir kahramanını kaybetti.
Gönlümüzün Alpereni üç bin rakımlı geçit vermeyen bir dağın zirvesinde “Sonsuzluğun Sahibi”ne ulaştı.
Yaşamı bu ülkenin hizmetinde, ölümü bir dağın zirvesinde oldu.
O, bir ömür vatanı için, Türklük için, milleti için uğraştı.
Bu yolculukta, bu yolda “Sonsuzluğun Sahibi”ne ulaştı.
***
Atalarımız “Yiğit ölür eseri, eşek ölür semeri kalır.” demişler. Çok da güzel söylemişler. Çünkü günümüzde artık eser bırakanlara pek rastlanılmıyor. Nedendir bilinmez, bazıları arkasında semer bırakmayı daha çok yeğliyorlar.
Dikkat ediyorum da bu ülkenin bütün nimetlerinden faydalanıp da kalburüstü bir konumda olan bazı sanatçılarımız, bazı yazarlarımız, bazı aydınlarımız, bazı akademisyenlerimiz ve bazı siyasilerimiz eser yerine semer bırakabilmek için didinip duruyorlar.
Tarihine küfrediyorlar, atalarına iftira ediyorlar, vatanına ihanet ediyorlar.
Ve arkalarında AB standartlarında yapılmış, kendilerine oldukça yakışan rengârenk semerler bırakıyorlar.
Yine kim söylemişse Allah ondan razı olsun. Ne demişler biliyor musunuz?
*
İnsanoğlu özün bilebilseydi,
Bunca savaş, bunca kıyım olmazdı!
İnsan doğan yine insan ölebilseydi,
Belki de dünyada hayvan kalmazdı.
*
Bu sözde gösteriyor ki mühim olan ölmek değildir. Elbette ki her nefis ölümü tadacaktır. Mühim olan insan olarak doğmak, insanca yaşamak ve insanca ölebilmektir.
İşte Muhsin Yazıcıoğlu bu dünyaya insan olarak gelmiş, insan olarak yaşamış, vatan, millet ve bayrak aşkıyla mücadele vermiş, bir dağın zirvesinde bir bahar günü vefat etmiştir. Ölümünde milyonlar sokağa dökülmüş, milyonlar gözyaşı dökmüştür. Mübarek naşı omuzlar üzerinde bir gül bahçesine götürülür gibi Aziz Türk milletinin temiz gönlüne defnedilmiştir.
Zirvede iken, zirvede ölmek her kula nasip olmaz.
Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Sevenlerinin ve Türk Milletinin başı sağ olsun.
Eserleri kendisiyle birlikte ilelebet yaşayacaktır inşdigerah.
***
Muhsin Yazıcıoğlu kendi ikbali için değil memleketi için, inancı için, ideali için bir ömür didinip durmuştur. Acı çekmiştir, çile çekmiştir. Milletinin saadeti için yanmış, milletinin saadeti için üşümüştür.
Ve bir bahar günü Hakk’a yürümüştür.
O artık üşümeyecektir. “Üşüyorum!” demeyecektir.
Çünkü o milletinin sıcacık gönlündedir.
Allah, mekânını cennet etsin.
*
Uzak, çok uzak bir yerleri özlüyorum.
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum.
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor.
Bir çeşme başı arıyorum.
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum.
Zikre dalmış her şey.
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim.
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum.
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum.
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın.
Beton çok soğuk, üşüyorum…
*
Kabrin aydınlık, mekânın cennet olsun…
Cenneti alada üşümek yoktur. Yüce Peygamberimize komşu olmak
vardır. Rabbim sizi o makama nasip eylesin. Mekânın cennet ruhun şad olsun.