Yere Giresicesi Huyumuz!
Bu şehir hiçbir şeyden çekmedi dedikodudan çektiği kadar.
Kadim bir tarihe, doğal güzelliklere ve paha biçilemez konumu karşısında yıllardır beklediği değeri göremeyen Elazığ’ın bu bahtsızlığını irdelersek siyasetinden bürokrasisine, medyasından esnafına ve vatandaşına kadar masum tek bir kişi ve kurumu sayamayız.
Bu satırlara da zaman zaman hayat veren bir derdimiz daha var. O da dedikodu. Zaten sokağa çıkıp sorarsanız ne yazık Elazığ’da en fazla yakınılan konu çekememezlik ve dedikodu oluyor. Başarılı birini bulduk mu hemen tutuyoruz paçalarından. Çay sohbetlerimizin dedikodu konusu ediniyoruz. Bununla kalsak iyi! Aklı başında olanlar bile şehrin bu kolektif zaafına zaman zaman yenik düşüyor.
Bugünlerde de sıkça yaşıyoruz bunu. Zaten sayıları parmakla sayılmayacak başarılı yöneticilerimizin bu başarılarının yok sayılarak çay sohbetlerinde nasıl dedikodu malzemesi haline getirildiğine şahitlik ediyoruz. Olup olmadık yerde ya çalan telefonlarla ya da ayaküstü edilen sohbetlerle türlü saçmalıklarla uydurulmuş bu yalanlara ve çamur atmalara yanıt vermek zorunda kalıyoruz.
E malum bir de çağın tüfeği ve tetikçi mecrası olan sosyal medyamız var. Burada da karanlık köşelerde uydurulan dedikoduların nasıl yayıldığına tanıklık ediyoruz.
Ve günün sonunda da en çok üzüldüğümüz konu; sözüne, fikrine, zihnine kefil olup şahitlik ettiğimiz az sayıdaki akil insanımızın bile bu alametifarikamıza yenik düşmesi oluyor.
Zihninde ve gönlünde edindiğimiz güzel yerlerin zayi olmasından çekindiğimiz için bari siz yapmayın, günün sonunda “paçalarından çekip indirilen bir kişi değil bu şehir oluyor” diyemiyoruz.
Kendi fikrimizin haklılığını savunduğumuz yanılgısına düşmemeleri için bir insan işinde çok iyi olsa da bürokrasi ve idarecilik farklı bir olay. İşinde iyi olan işinde kalmalı, bu şehirde bunun güzel bir örneği de var da diyemiyoruz işte.
Bizi bilirsiniz günün sonunda dediğimizin haklılığı ortaya çıktı, bakın biz size demiştik kibrine ve enaniyetine de asla düşmüyoruz.
Sadece bu şehrin kaybettiği değerlere, yapılan yanlışlıklara, dedikodu ve çekememezlikle verdiğimiz kayıplara iç yakıyor, saç ağartıyor, dert yanıyoruz. Bu da bizim derdimiz. Gerçi dertleri sevmek lazım ama bu sevilecek bir dert olmadığı gibi toplumu ifsat eden, gölgesi ve olumsuz yansıması şehre de düşen bir illet.
Kurtar bizi Allahım bu illetten ve bundan dolayı içine düştüğümüz zilletten.