Taha Yusuf SARIGÜL

Göçmen Sorunu, İşsizlik ve Yabancı Düşmanlığı

Taha Yusuf SARIGÜL

Son zamanlarda Suriyeli ve Afgan mülteciler üzerinden yaşanan göçmen sorunu, içimizdeki hastalıklı zihniyetlerin bir kez daha dışa vumasına neden oldu. Özellikle CHP'li Bolu belediye başkanı Tanju Özcan'ın nefret söylemleri ve Suriyeliler için su faturasını ve çöp vergisini 10 katına çıkaracağını ifade etmesi tartışmaların alevlenmesine neden oldu. Körü körüne yabancı düşmanlığı yapmak, milleti kin ve düşmanlığa sevk etmek, faşizan ve ırkçı söylemlerde bulunmak bunların genlerinde var. Allah ıslah etsin ne diyelim. Şunu da belirtelim; bu belediye başkanı 1 yıldır evinde kaçak olarak Afganlı birini hizmetçi olarak çalıştırıyormuş. 

Irkçılık tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Yabancı düşmanlığı yeni nesillere bırakılacak en kötü mirastır. Kimse bu toprakların sahibi değildir. Bizler emanetçiyiz sadece. Bin yıl önce başkası emanetçiydi, bin yıl sonra başkaları emanetçi olabilir. Allah yeryüzünü müslümanlara mescid kılmış ve rızkınızı arayın demiştir. Kimsenin bir başkasına "burdan git seni istemiyorum" demeye hakkı yoktur. Yüz yıl önce Makedonya'dan göç etmiş adam. Burda siyaset yapıyor vekillik yapıyor. Milletin sırtından milyonlar kazanıyor. Kalkıp Suriyeliler gitsin diyor. Sen git esas. Bu topraklar Müslüman ümmetindir.

Ülkemizdeki Suriyelilerin eleştirileceği bazı konular var elbette. Özellikle 18-60 yaş arası sağlıklı erkek göçmenlerin uygun bir iş bulup çalışmaları veya ticaret yapmaları gerekir. Hiçbir iş yapmadan devlet bize baksın veya kapı kapı dilencilik yapayım demek doğru değildir. Bugün plajlarda ve parklarda eğlence görüntüleri veren göçmen gençler yabancı düşmanlığını körüklüyor. Irkçı ve faşistlerin ekmeğine yağ sürüyor. Oysa 4 milyondan fazla göçmen içerisinden 50 binden fazlası böyle değildir. Çoğu da büyük şehirlerde bu tiplerin. Sırf bunlar yüzünden 3 milyon 950 bin göçmene düşmanlık etmek, kin beslemek insani değildir. 

Bugün bizlerin beğenmediği işlerin çoğunu Suriyeliler yapıyor. Mültecileri istemeyenlerin çocuklarının beğenmediği işleri mülteciler yapıyor. 10 yıl sonra hepsi işin ehli olup kendi işlerini kuracaklar. Meslek sahibi olacaklar. Fakat biz hala işsizlik var diye ortalığı ayağa kaldıracağız. Bugün Elazığda isteyen herkesle gezintiye çıkabiliriz. Sanayide her dükkanda en az bir suriyeli çalışıyor. Şehirdeki her lokantada en az bir suriyeli çalışıyor. Fırında, kasapta, marangozda kısacası aklınıza gelen her alanda Suriyeliler çalışıyor. Bizimkiler iş beğenmiyor.

Geçen Sendika binamızda oturuyoruz bir genç geldi. 30 yaşlarında. Elinde bir doğalgaz faturası yardım istiyor. Otur dedim. Bir çay söyledim. Dedim neden çalışmıyorsun. İş yok dedi. Dedim lokantada çalışır mısın. Tabi dedi abi bulsam çalışırım. Hemen abimin lokantasını aradım dedim eleman lazım mı? Dediler gönder gelsin. Tarif ettim dükkanı. Dedim git 200 metre ilerde seni bekliyorlar başla işe. 2 günlük yevmiye faturana fazlasıyla yeter. Hem faturanı öde hem evine ekmek götür. 2 ay güzel çalışırsan sigortanı da başlatacaklar. Sana 100 ₺ de yevmiye. Yemeğin de onlara ait. Tamam dedi çıktı. Daha sonra ne ses ne seda. Aradılar dükkandan. Hocam gönderdiğin kişi gelmedi dediler. Üzüldüm. Dedim demek ihtiyacı yok yalan söylüyormuş. Yoksa gider çalışırdı.

Birkaç ay önce Suriye’nin İdlib kentine gittik. 4 milyona yakın insan çadırda yaşıyor. Elektirik yok, su yok. Perişan durumdalar. Esad, dönün demesine rağmen kimse geri dönmüyor. Çünkü kendilerini bombaların ve katliamların beklediğini biliyorlar. 

Velhasıl hariçten gazel okumak kolay. Biraz insaf biraz merhamet etmeliyiz. Herkes masa başı iş istiyor. Herkes fazla maaş istiyor. Herkes Avm'lere, lüks restoranlara, eğlence mekanlarına, deniz kenarına gitmek istiyor. Ama kimse bu sektörlerde hizmet elemanı olarak çalışmak istemiyor. Ve biliyorlar ki bu hizmeti Suriyeliler, Afganlar veya bir başka yabancı yapıyor. Buna rağmen onları sevmiyor onları kabullenmiyoruz. 

Onları görmek istemiyoruz ama onlar olmadan da yaşayamıyoruz. Vay halimize. 

Allah'a emanet olun. 

Yazarın Diğer Yazıları