Türkiye'de 2020 yılı itibariyle mevcut akademisyen sayısı 174 bin 494 olarak belirlenmiş. Akademisyenlerin 28 bin 514'ü profesör, 16 bin 664'ü doçent, 40 bin 998'i doktor öğretim üyesi, 37 bin 651'i öğretim görevlisi, 50 bin 667'si araştırma görevlisi olarak çalışıyormuş. Bu istatistik çok ilginç geldi bana.
Bu kadar fazla akademisyenimiz olmasına rağmen bilimsel anlamda ülkemizin durumu içler acısı bir durumda. Bu kadar bilim insanımız olmasına rağmen ne bir aşı üretebiliyoruz ne de üst düzey bir teknoloji. Bir icadımız, uluslararası bir patentimiz yok denecek kadar az. Sayısal veriler üzerinden konuşmuyorum. Kayıtlı binlerce proje ve icat olduğunu biliyorum. İşlevselliği, uluslararası geçerliliği ve kulanışlılık düzeyi üzerinden konuşuyorum.
Ülkemiz adına uluslararası icatlar ve teknolojik hamleler hep özel sektörden geliyor. (Togg, İha, Siha, Akıncı) ODTÜ, İTÜ gibi yüksek puanla öğrenci alan teknik üniversiteler bilim adına ne ürettiler acaba? Bu üniversitelerdeki akademisyenler ğrencileri kendi ideolojik bataklıklarına çekmekten başka ne işe yarıyorlar.
Üniversiteler profesörlerin çiftliğine dönmüş durumda. Akraba ilişkileri ve eş dost ilişkileri ile çöreklenmiş fosillerin saltanatı sürüp gidiyor. Bilim üretmek yerine dedikodu üreten klikler üniversiteleri "yüksek liseye" çevirip, verilen özerklikten mütevellit üniversiteleri yakınları için istihdam kapısına dönüştürmüşler.
Açın üniversitelerin İnternet sitelerine bir bakın. Fakültelerin akademik kadrolarına bir bakın. Baba rektör, anne dekan, oğlan doçent, gelin doktor öğretim üyesi, enişte fakülte sekreteri, kayınço genel sekreter, yeğen araştırma görevlisi... Liste uzayıp gidiyor. Say say bitmez. Denetim mekanizması sıfır. Dedik ya çiftlik gibi. Semiren semirene. Her yıl binlerce mezun. Devletin başına musallat. Atanamayan öğretmenden, atanamayan mühendise... Üniversitelerde verilen genel mantık: Git devlet sana iş versin. Aksi istisna.
Hadi Araştırma görevlisi ve öğretim görevlilerini saymayalım. Doktor öğretim üyesi, doçent ve profesör olarak çalışan yaklaşık 100 bin akademisyen var. 100 bine yakın akademisyen ne iş yapar çok merak ediyorum. İstisnalar elbette vardır. En basit örneği Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Prof. Dr. Melih Bulu bir beyaz eşya firmasının sattığı kahve makinasının mucidiymiş. Tebrik etmek gerekir. Bunun gibi örnekler bi elin parmağını geçmez ama.
4 yıl okuduğum Sosyoloji bölümdeki hocalarımdan ziyade Edebiyat öğretmeni olan babamın okuttuğu kitaplardan ve kendi gayretlerimle okuduğum kitaplardan öğrendim ben sosyolojiyi. 1.5 yıl tezsiz yüksek lisans yaptım fakat öğretmenliği mesleğe başladığımda, okulda öğrendim ben. Hadi yine ben sosyal bilimler alanındaydım. Kendi gayretlerimle öğrendim bazı şeyleri. Fen ve teknoloji alanlarındaki öğrenciler ne yapsın?
Fırat Üniversitesinin mühendislik ve teknoloji bölümlerinin hakkını teslim etmemiz gerekir bu arada. Bana göre bu alanda Fırat Üniversitesi Türkiye'nin en iyileri arasında. Bunu teknofest organizaysonlarındaki ödüllerden de görüyoruz.
***
Geçtiğimiz günlerde gündemi bir hayli meşgul eden şimdilerde ise gündemin alt sıralarına gerileyen Boğaziçi eylemleri her ne kadar çok fazla haber olmasa da hala devam ediyor. Provake edilen öğrenci eylemleri bitmiş gibi görünse de akademisyenlerin eylemleri hala devam ediyor. Özellikle öğretim üyelerinin eylem şekilleri dikkat çekici. Haftalardır çalıştıkları üniversiteye atanan rektörü protesto etmek için rektörlük binası önünde, binaya sırtları dönük bir şekilde durarak protesto eylemlerine devam ediyorlar. Şimdiye kadarki rektör atamalarında sesleri çıkmayan bu militan akademisyenler rektör kendilerinden olmayınca ortaya çıktılar. Ama ben cesaretleri den dolayı kendilerini tebrik etmek istiyorum.
İnönü üniversitesine İslam düşmanı, darbeci rektör atandığında buradaki muhafazakar ve dindar akademisyenler aynı eylemi yapabilirler mi? Tabi ki hayır. Ya da eski cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in birçok üniversiteye atadığı başörtüsü düşmanı militan rektörler karşısında o üniversitelerde çalışan muhafazakar ve dindar akademisyenler ne yaptılar? Tabi ki köşelerine çekildiler. Öğrencileri örgütleyip rektörü ve atanma biçimini protesto ettiler mi. Hayır. Ama elin müstemleke solcusu gayet cesur bir şekilde Erdoğan'ın atadığı rektörü organize bir şekilde protesto edebiliyor.
19 yıllık Ak Parti iktidarında bir rektör ataması yüzünden o üniversitedeki koca koca akademisyenler rektörlük binası önünde bu rektörü istemiyoruz diye protesto eylemi yapabiliyorlar. Tekrardan helal olsun.
Bu devir böyle gitmez. Yarın bugün devran dönerse yine üniversiteleri militan rektörlere teslim ederler. İşte o zaman bizim akademisyenleri sahada görmek isteriz. Bakalım Boğaziçindeki meslektaşları kadar cesur ve kararlı olabilecekler mi. Çok merak ediyorum.
Zira geçmişte cesur ve kararlı olamadılar, dik duramadılar!