Yangın
İnsanlar yaşadıkları acı olaylar sonrasında çeşitli düşüncelere kapılabilirler. Ben de benzer düşünceler içindeyken, Keban ilçesi yolundan Elazığ iline doğru gidiyordum. İnsanlığın gelişimi, sadece yol ve zaman kavramlarından ibaret değildir. Gerçek gelişim, zamanı dolu dolu yaşayarak ve kendimizi topluma faydalı birer birey olarak ve görerek mümkün olur. İnsanlık, farklılıklarıyla bir bütün oluşturan, zengin ve canlı bir varlıktır. Tıpkı bir halıdaki her bir ilmeğin deseni tamamlaması gibi, bizler de vatanımızın zenginliğini ve çeşitliliğini oluşturuyoruz.
Yangın, bir binayı veya bir toplumu nasıl yavaş yavaş yok edebilirse, vatanımızdaki sorunlar da görmezden gelinirse büyüyerek tüm ülkeyi etkisi altına alabilir. Bu sorunlarla mücadele eden, yaraları sarmak için çalışan insanlar ise gerçek anlamda kendini geliştirmiş ve vatansever bireylerdir. Üst üste yaşanan acılar, toplumumuzda derin bir ruhsal bunalıma yol açıyor. Bir felaketin ardından, herkesin farklı yorumlar yaptığı, haber kanallarının olayı farklı şekillerde sunduğu bir ortamda, birbirimize daha fazla anlayış ve duyarlılık göstermeliyiz. Unutmamalıyız ki, vatanımızın misyonu, her bireyin sorumluluk sahibi ve duyarlı olduğu bir toplum bilinci oluşturmaktadır.
Şair Ahmet Demir
Bu düşüncelerle Keban ilçesine vardığımda, dar bir geçitte şair Ahmet Demir ile karşılaştım. Kendisiyle daha önce birkaç kez tesadüfen karşılaşmıştık, ancak hiç sohbet etme fırsatımız olmamıştı. Keban gibi küçük yerlerde bu tür tesadüfler sık yaşanır.
Ahmet Demir'i misafirperverliği, şairliği ve Keban için yaptığı çalışmalarla tanıyordum. Keban'da sakin bir yerde oturup sohbet etme fırsatı bulduk. Sanki bir röportaj yapıyormuşçasına art arda sorular sordum. O ise her soruya ağır ağır, düşünerek cevap verdi. Kimi zaman duygulandığı anlar olsa da sohbetimiz içten ve samimiydi. Konuşmalarımız, yürekten gelen duyguların ifadesiydi.
Keban'ın tarihi, Keban'da çekilen "Su" filmi, Keban'daki tarihi mekânlar ve eski Keban fotoğrafları üzerine konuştuk. Ayrıca, yakın zamanda anma töreni düzenlenen Ahmet Tevfik Ozan, “Anıların ve Şiirlerin Diliyle Ozan” temasıyla anıldı. Ahmet Tevfik Ozan'ı ve onunla ilgili bir anısını da paylaştı.
Ahmet Demir, “Halkın duygularını, düşüncelerini ve yaşam biçimlerini şiirlerinde yansıtan bir halk şairidir. Şiirleri, toplumun ortak hafızasının ve kültürel mirasının önemli bir parçasını oluşturur. Halkın içinden gelen, sözlü geleneğe hâkim ve halkın dilini iyi kullanan bir şairdir. Bu nedenle şiirleri geniş kitlelere ulaşır ve sevilir. Aşk, doğa, ayrılık, gurbet, kahramanlık, vatan sevgisi gibi evrensel temaları işleyen” Ahmet Demir, “toplumun değerlerini ve özlemlerini dile getirir.’’ Karacaoğlan, Dadaloğlu, Köroğlu, Âşık Veysel gibi isimlerin mirasını Elazığ'da devam ettirmektedir.
"Bizim Eller Şiir Demeti", "Şiirlerle Bizim Memleket", "Yüreğimdeki Aşk Vatan", "Şiirlerle Vatan Aşkım Dile Geldi" adlı kitapları bulunan şair, sosyal medya hesabından da belirli aralıklarla şiirlerini paylaşarak halkın gönlüne tercüman oluyor. Ahmet Demir ile Keban'da karşılaştığınızda, sadece misafirperverliğiyle değil, aynı zamanda şiirleriyle ve anlattığı hikâyelerle de sizi etkileyecektir. Her şeyi anlatmak mümkün olmuyor ve olamıyor.
Su Filmi
1982 yılında Keban'da çekilen "Su" filmini sorduğumda, Ahmet Demir, film ekibinin halkı filmde oynatmak için nasıl yönlendirdiğini anlattı. Hatırladığı kadarıyla filmde sadece Cüneyt Arkın ve Aliye Rona'yı görmüştü. Ayrıca, Aliye Rona'nın yüzündeki kan izleri için, o zamanlar salça mevsimi olmasından olsa gerek, salça kullandıklarını görmüş. "Su" filminde akılda kalacak repliklerden biri de Cüneyt Arkın'ın Keban'a dair şu sözleri: "Canım Keban’ım benim! Ülkemin aydınlığısın, sen memleketimin ışığısın, istikbalisin...”
Keban Tarihinden Bir Kesit
Elazığ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “Keban İlçesi İl merkezine 46 km uzaklıktadır. Keban denince akla ilk olarak Keban Barajı ve Hidroelektrik Santrali gelir. Keban barajının yapımı sırasında İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ tarafından yapılan kurtarma kazılarında elde edilen arkeolojik malzemeler Keban ve çevresinin tarihine önemli ölçüde ışık tutmuştur. Kazılarda çıkan malzemeler Elazığ Arkeoloji ve Etnografya müzesinde sergilenmektedir.”
Yusuf Ziya Paşa Camii: Keban ilçesinde bulunan bu cami, Osmanlı döneminden kalma önemli bir eser. Eğimli arazide inşa edilmiş olması ve yanında eskiden bir medrese bulunması, mimari açıdan ilginç özelliklerine işaret ediyor. Ben bugüne kadar böyle bir yapıdan habersizdim. Keban ilçesini ortasında bir abide. Özellikle iki katlı konak formundaki kütüphane dikkat çekici. Caminin iç mekânındaki ayrıntılar, yazılar dönemin sanat anlayışını yansıtıyor. Bu yapının daha fazla tanıtılması için Keban yetkilileri tarafından -en azından- ilçeden geçen yolcular için bir tanıtım tabelası koymalılar.
Meryem Ana Kilisesi: Keban merkezde bulunan bu kilisenin farklı amaçlarla kullanıldıktan sonra şu an atıl durumda olması üzücü. Tarihi ve kültürel değeri olan böyle bir yapının boş kalması gerçekten de Elazığ'a yakışmıyor. Yetkililerin bir an önce bu konuya el atması ve kilisenin en uygun şekilde değerlendirilmesi için bir plan yapması gerekiyor. Restorasyon ve işlevlendirme süreçlerinin başlatılması, hem tarihi mirası korumak hem de şehre kültürel ve turistik bir değer kazandırmak açısından önemli.
Bu gibi yapıların korunması ve gelecek nesillere aktarılması için hepimizin duyarlı olması gerekiyor. "Yıkıldıktan sonra neden restore edilmiyor?" diye sormak yerine, öncesinde gerekli önlemleri almalı ve yetkilileri göreve çağırmalıyız. Umarım Meryem Ana Kilisesi hak ettiği değeri görür ve Elazığ'ın kültürel zenginliğine katkıda bulunmaya devam eder.
Ve son olarak, şairimizin bir şiiriyle yazımızı noktalayalım.
ELAZIĞ’A GELİRSEN
Geldinse ilk önce Harput’a çıkın
Buzluk mağarada mangalı yakın
Ziyaret bitmeden inmeyin sakın
Türbeler müzeler geziniz gardaş
Kapalı çarşımız nerdeyse sorun
Yüz çeşit yöresel ürünler görün
Birde eşle dosta bir haber verin
Neler var sepete diziniz gardaş
Gakgoyla salçalı köfteden yiyin
Elazığ’da lezzet başka her şeyin
Şapka bordo beyaz şalvarı giyin
İnceliği görsün gözünüz gardaş
Gazi caddesinde mutlaka dolaş
Misafirperveriz çay kahve beleş
Can gakgo yöremin insanı keleş
Sanat şiir olsun sözünüz gardaş
Ha birde unuttum size demeğe
Keban’a buyurun balık yemeğe
Burdan Ağın’a geç değer emeğe
Gördüğün ne ise yazınız gardaş
Ahmet derki gidin Fırat boyuna
Bak genç şelalenin çırçır suyuna
Kurbanım ela göz güzel huyuna
Bize de gel çalsın sazınız gardaş