Rüveyda Sadak

Yapay alışkanlıklarda Bugün, Yarın ve Her Gün   

Rüveyda Sadak

Böyle bir durum İsveç ya da Ortaçağ zihniyetinde olsaydı? Doğal olan bu diyerek belki şaşırmak bile gerekmeyebilirdi. Fakat burası dini İslam olan bir ülke. Ve haliyle demonize tavırların sempati beklemesi tabiî ki normal değildi. Ayrıca bu medeni bir çağrışım da olamazdı. Çünkü yapılan bir saygısızlıktı. Etik değere, dini değere yani insana bir hakaretti. Bu hakaretin, ileri seviye gelişmişlik ile hiç ilgisi yoktu. Değer ile bir ilgisi olduğunun sanılması ise zaten başlıca bir tutarsızlık olurdu. Mevcut hakaret, çağın ilerisinde olmak değil, çağın belirsizliğinde yaşandığını mümkün gösteriyor. Seküler modayı takip eden mantığın, islami değerlere olan ve değişmeyen bu öfkesi bu islamofobi alışkanlığı, seyre değer rağbet göremedi. Hakaret edilerek yapılan show amaçlı bu bireysel oyunun, çevre kalabalıktan alkış beklemesi, imkân dahilinde bile olamazdı. Çatışmacı kuram olarak değil de telkin etme sanatı ve işlevselci sosyoloji diliyle Parsons diyoruz. Toplumsal birey, bu yönden bilinçli bir yönlendirmeyle uzlaşmacı doğruyu ifade etmişti. Nitekim bir nesne bir başörtüsü üzerinden gerçekleşen bu gereksiz durumun, başarısızlık ile sonuçlanması muhtemeldi. Başörtülü bir kısım bireyleri koordinat olarak belirleyip, öfkeyle saldırganlaşmak? Ne hakla, öyle değil mi? Bu, toplumsal hümanizmin gereği için geçerli bir sebep değil. Hakaretin hiçbir şekli, doğrunun kabulü olamazdı. İnsan için hoşgörünün toplumsal gerçekliği bir değeri olmalı. Ortaçağ’ın geçmişlerde bir tarih olduğunu bilen küreselin, günümüzde maruz kaldığı şu duruma bakınca saygı kavramı, düşündürüyor. Evet, saygı kavramı toplum için birey için oldukça önemli. Toplumlarda, kozmopolit çeşitlilikler hep var olan bir gerçeklik. Ve özellikle din konusunda tercih edilene hakaret etmek bir inisiyatif sağlamamalı. Söz konusu metropolde yaşayan bir birey ve öncelikle bu bir kadın. Bireylerin sayısal olarak artış sağladığı toplu taşıma araçlarından bir örnek... Bahsedilen bir toplu taşıt bir metro. Başörtülü bir kadın ve birden karşısında beliren ve yükselen seslerle yapılan hakaret... Hakaret, yorumu bile hak etmiyor. Toplumsal olmanın yerini, seküler öfke aldığı için iyi değil kötü davranışlar, ne yazık ki kavramsallaşıyor. Nezaketin dili bir kadın için bir başka kadına yüksek ses tonu, hakaret ve saldırganlıkla bağırmak mıydı? Neden? Ya da bu olumsuz tutum, belki farklı bir pollyannacılık türü de olabilirdi.  Yani iyimser olup, hakaret etmek tezatıyla. Bu bireysel bir tepkiyse sebebi zaten yokken, nesne neden yine başörtüsüydü? Medyatik olabilme konusundaki devasa özgüven, tutarsızlığıyla mekânı güncelliyor. Bu gibi islamofobi alışkanlıklar, maalesef tekrarlarıyla sürekli bir temcit menüye dönüşüyor. Bir hobi haline geliyor. Doğru şu ki… İnisiyatif gerektirmeyen böylesi görüntüler, toplumsalı gereksiz merak ve hayretlerle seyrettirmiyor. Sosyal medya kavramlarıyla devam edelim. Trend topic olmak bir reels bir kısa film şeklinde yankı oluşturmak için yüksek seslerle tepki ve hakarete gerek yok/tu. Hoşgörü, toplum için olmalı sadece yapay mekân sosyal medya için değil.
 

Yazarın Diğer Yazıları