Rüveyda Sadak

Modernde Abartılmak 

Rüveyda Sadak

Ölçülemeyen fiyatıyla ve ne fayda ne de zarar şekliyle bu bir farklılık mıydı? Yıllardır bilinen ürün çikolatanın, fiyat itibariyle tuzluluk oranı oldukça manidar. Öneme (!) binaen, sosyal medya mekânıyla reklama bile gerek ol(a)madığı alenen görülüyor. Çikolatanın böylesine değerli bir ürün olduğu düşünülebilir miydi? Söz konusu malzemesiyle yeşilin rengi kuruyemiş ve sebzelerden ıspanak; doğada, doğaldı. Ve manipüle edilmeyen bu doğallık, gayet uygun bütçeli idi. Fiyatın fazla olmasıyla modern bir izolasyon, toplumsal bir alışkanlığa dönüştü.

Bezelyeden rezerveye, almayan kalmasın geleneği bir tür moda akımı örneklendirdi. Aslında günlük hayatın temel gereksinimlerinden olmayan ürün için uzun süre sıra beklemek, kapitalin farklı türevlerinden biri de olabilirdi. Son günlerde medyanın özentilerinden biri olan bir çikolatadan bahsediliyor. Tabi bu da uçuk fiyatların, gıda manipülasyonu için bir reklam arasını gündeme getirebiliyor.

Söz konusu moda oluşturmaya çalışması da açıkçası pek şaşırtıcı gelmiyor. İndirimin raflardan tüketime, en yeşil tonu şimdilik bu ürün gibi görünüyor. Ve bir zamanlar birçok ülkeden bir ezber edinilmişti. Mutluluğun çikolata cümleli reklamları vardı.

Şahsına münhasır çeşitleriyle yenilmediği halde kulak misafiri olunan o benzersiz besin, çikolata. Modernlik ve Müphemlik’te, bireyin farklı görünebilme çabası, değişmeyen bir alışkanlıkla konfor (!) alan oluşturuyor. Reklamı giderek artan malum ürün, çikolata… Reklam miktarına bakınca, veblen etkisi olduğu görülüyor. Yani fiyat arttıkça, talep de aynı yönde artış gösteriyor. Tüketimde vektörel artışın, reklamlarıyla bilinçaltı oluşturduğu ürün çikolata, manipüle edilebilen şimdiki ürün oldu.

Bir ürünün toplumda yaygınlaşması için en önemli mekân, sosyal medya olduğuna göre reklamlarla çeşitlendiğini görmek de tabiî ki mümkün. Fiyatı itibariyle pahalı kavramını göz ardı edip, farklı görünebilme amacı, ayrıca doğru olabilir mi? Denemeyen kalmasın şeklinde manipüle edilen her bütçeye uygun söylemi, medyada değerlenen çoğu sayfalarda yer edinmeye başladı. Şimdi mevcut reklamlı ürünü satın alan ve satın al(a)mayan hiyerarşi için tebessüm ediliyor. Sosyal medyada envai çeşit reklamlarla aniden yaygınlaşan bir sosyal egzersizdi, seyredilen. Talep fazlayken aynı zamanda fiyatın da artış göstermesine, manipülasyon geleneği de denebilirdi.

Olasılıklardan bahsetmiyoruz tabiî ki. Böylece tüketim faktöründeki arz-talep kavramını şaşırtmak, ince bir nezaketti. Ekonomik yönden minimal rakamlarda yer alan bireyin, çoğunluğa uygunluk olarak bir tür prestij sağlama kaygısı ise çabayı rutinleştiriyor. Bu biraz da geçmiş yıllardan bir örnek olarak hafızalarda yer edinen, ayçiçek yağı kavramını hatırlatıyor.

Marketlerde genel olarak bulunamayan önemli bir nesneydi, kendisi. Sadece yüksek fiyatlarla görülebilen ürün ayçiçek yağının sabit hali bir süre yüksek fiyatlarla satışa sunulmuştu. Sonra litrelerin küçültülmesiyle devam eden fiyat, artışlı şekliyle devam etmişti. Cazip olmayan fiyatlar, arz-talebi şaşırttığı için üreticiden tüketiciye kavramı, başarısız olmuştu. Ve fiyatlar tam olarak standart şekilde olmasa da en azından ayçiçek yağı kavramı, hâlâ hatırlanan bir manipülasyon süreci. 

Çevresel faktörlerin etkisiyle bireysel lüksün tüketerek tükenme kavramına yerleşmesi bir tesadüf değil. Mübalağa sanatında medya sosyal yine başrolde bulunuyor. Lira miktarı 450’den, bilumum artışlı fiyat önerileriyle iyi seyirler. 


 

Yazarın Diğer Yazıları