Rüveyda Sadak

Marka özenti bir değer mi, diğer mi?

Rüveyda Sadak

Sosyal medyada sıra dışı şekliyle toplumu etkisi altına alan her ortama, doğru mekân denir mi? Mentali meşgul eden şekliyle devam etmek ki buyurun… Maalesef toplumun büyük kısmı, gerekli olan ile gerekli olmayanı aynı görmeye başladığından şimdiye, neredeyse herkes aynı. Dünya mı hızlı dönüyor, bireysel konjonktür mü? Öyle ya herkes kavramı! Yine pratik meta mağduru (!) bir sosyal medya idi. Bireyi yönlendiren yapay ‘medya’ kavramı yaşanıyor. Ve mekânları fetiş hale getiren yani bir nevi kutsallaştıran özenti tavırların, orijinal birey tutumlarından çok şey eksilttiğini ifade etmek, yanlış değil.

Küresel piyasanın ar-ge çalışmasını oldukça fazla yerine getiren tüketim sektörüyle medya sosyali diyelim…Ve rutiniyle sosyallik yani şahsına münhasır başlığıyla sosyal medya kavramı… Bu artık bir takıntı değil, olmazsa olmazlardan biri haline geldi. Şu marka mekân, mağaza vesaire ortamlara bakın. Bir tabela ismi kadar değer görmeyen, doğalın kendisi değil miydi? Nitekim markanın isim etiketiyle muhatap olan bireysel özenti, telefonu iletişimden ziyade cansız bir eşya oluşuyla düşündürüyor.

Bir alışveriş merkezi, devasa bir market düşünelim mesela. Sadece günlük alışveriş ürünlerinin yer aldığı bir market değil bu. Bu bir dev çarşı bir plaza artık. Marketin içine muntazam şekilde yerleştirilen bitkilerle yapay bir farkındalık oluşturuluyor. Nasıl biliriz bitkileri? Güneş, hava, su vesaire. Çevresel ekosistemin gerekliliği de zaten bu değil mi? Kapalı mekân ve güneş, hava olmayan bir ortamda bir ağaç yetişebilir miydi? Bir sebze ya da herhangi bir bitkisel ürün? Normal şartlarda bu mümkün olamazdı.

Fakat şimdi simüle edilen yani yapaylıktan doğallık oluşturmaya çalışan birçok büyük alışveriş merkezi, bilinen anonim kavramlara dönüştü. Ya da televizyon, sosyal medya görsellerinde gerçek olmayan karakterleri, gerçekmiş gibi kanıksamaya çalışan bireylerdi bahsettiğimiz. Söz konusu dış çekimle doğada bir manzara ve doğal olan her mekân için bu gayet mümkün iken... Öte yanda kapsamı daraltan tuhaf bir durumun seyri alemi diyelim. Geçenlerde gerçekleşen bir olay... Bu bir cenaze idi. Ve bahsedilen, tv ekranlarından ünlü bir isimdi. Derken akla sorulan ilk soruyla devam edelim. Neden? Maalesef cevabıyla stabil kelime ‘çekiyorum, çektim!’ olabildi. Aslında insanları, ünlü kavramıyla farklı bir kalıba yerleştirmek, gerçek olmayan bir simülasyon dünyası oluşturmak gibi düşündürüyor. Cenaze gibi bir durumda bile umursamazlık, ünlü etiketi ve marka beklentinin önüne geçmiş görünüyor.

Neler yaşanıyor bireyselde? Etik değer, hangi coğrafyada yer alıyor? Cenazede ünlü isim etiketinden daha önemli değil miydi, insana dair hümanist mantık? Ünlü özentisiyle cenaze ortamında sempatiden böylesi tutumlarla antisempatiye dönüşen, birey… Fotoğrafı, amacın dışında bir kullanım ile araçsallaştırmak maalesef bir gerçek. Değer kavramı, anlaşılan o ki görünmez karakterde seyrediyor. Çok boyutlu düşünmek böyle bir şey değildi. Marka şeklinde, gündem olmak için alfabeyi tekrarlamak gerekli mi? Sosyalin toplumsal doğrusu, marka mekânları ulaşılmaz görürken, bireysel kavram ise herkes gibi olmaya çalışıyor. Çünkü mevcut olan yanlış tutum, marka etiketiyle prestij sağlama çabasıydı ve bu da sanılan bir her şeydi.

Yazarın Diğer Yazıları