Rüveyda Sadak

Marka Kapitalde Bir Düşünmek… Çay Var Ama Yok!

Rüveyda Sadak

Hep bir standart vardır, şimdiki günümüzün tam da bir şimdisi… Kapital piyasanın görsel sunumuyla dikkate değer görülen ve adına ise marka denilen ve ama, fakat, çünkü kavramlarının sessizlik sağladığı bir çelişki değil mi bu? Duymadım, bilmiyorum gibi bir netlik oluşturamayan marka bağımlılığı ve böylece felsefi ekol edinilmeye çalışılan, farklı bir tarz olmalı bu, öyle değil mi? Neden bahsediyoruz? Bu bir geleneksel içecek. Yani bu bir çay ve sadece bir çay. Herhangi bir aşırı ve olağanüstü özelliği olmayan, herkesin bildiği bir çaydı bu. Sunum sağlamaya çalışırken, teknolojinin oldukça ilerisinde seyriyle ve tabiî ki Weber’in de deyimiyle çark dişlisi kavramına özdeşlikten bahsediyordu, kapital. Ama aslında teknolojinin çok ilerisinde ol(a)madığını itiraf eden bir bardak çayın, organik şeklini arayan klasik bireyleri, görebilen de var mı diye düşünmek, oldukça normal sayılabilir. Ultra lüks (!) şartlarda, üreticiden tüketiciye cümlelerle stabil bir gerçek vardı. Peki neydi o? Çay var ama yok! Doğru sözün gerçek bulduğu bir teyit bu: Evet, çay var ama yok… İsimlerle markada markalaşan, dış mekân birtakım örneklerin detayını düşünmek gerek. En azından bu bir analiz ile yerinde yorumlama gerektirirdi. Bir çayın yapım aşamasını, üretim ve fabrikalaşma sürecinden, marketlere geçiş serüvenine kadar olan ayrıntılarından bahsetmiyoruz. Çay konusunda arz-talep eğrisinin, koordinat düzlemine olan etkisini bir yorum ile değerlendirmek zaten bir çelişki oluşturabilirdi. Mesela bir çay için dönemin, çağın, asırlar ötesinin çok fazla ileri teknolojisine gerek var mı ki? Çayın gelenekseliyle bilinen, yüzyılların gerçeği sadece demlik gereciyle mümkün olabilirdi. Markalaşmanın klasiklerinden isim çeşitli ve anlamlarının anlamına dair herhangi bir fikrin, yorumun olmamasına rağmen neden farklı olabilme farklı sanılabilme gereği duyulur? Çay ya da kahve kavramlarını orijinal ismiyle görebilmek, eski zamanın tozlu raflarında yerini muhafaza etme konusunda böylece şaşırtmamalı ki şaşırtmıyor. Çayın, çay olarak değil de çeşnili alternatifleriyle doğal, bilinen bir yalın halinden tabiî ki uzak olduğu aşikâr. Çünkü anlamını ve hatta adını bile telaffuz noktasında düşündürmeyen, değişik isimleri kullanınca oluşan hiyerarşinin, toplumsaldaki etkisi de yadsınamaz bir gerçekliği ifade ediyor. Anlamının bile bilinmediği herhangi bir ürün bir çay bir kahve… Ve bu ürünleri tüketebilmenin vermiş olduğu, o marjinal sanılan alışveriş entelijansiyasının doğrusundan (!) söz edilebilir mi ki? Kapital detaylı harcamanın, toplumsal tezat oluşturan kavramlarından biri de artık standart şekliyle belirgin bir ürün… Çay. Renklendirilmiş sanatın, farklı görünebilme prosedürüne uygunluk sağlayan son üründü, çay. Bir samimiyet bir gerçeklik ve bir toplumun kendisi değil midir, çay? Ve çay hep vardır ve hep olmalıdır. Toplumsalda kesişen çay gerçeğini, zaman aşımına uğratan, farklı sanılabilmenin farklı yanılgısı, gerçekten bir sempati miydi?  


 

Yazarın Diğer Yazıları