
Değeriyle hoşgörülü bir Ramazan
Rüveyda Sadak
Bereketiyle daim, iyilikte rekabet, dayanışma ve hoşgörü temasının yaygınlaştığı bolluk tasavvuru mübarek ramazan ayı, insan sosyolojisine bireysel hoşgörüyü telkin ediyor. 11 ayın sultanı ifadesini kapsayan derin manayı telaffuz etmek, ramazana dair bir sorumluluğu oruç diliyle ibadete aktarıyor. Manevi bir zaman dilimi olan ramazan ayı… İsraf ve gösteriş gibi özellikle ramazanın tabiatına uymayan bu birtakım tezat tutumları, oruç ile telkin eden bir empati meydana geliyor. Hoşgörüsüyle Mevlana, cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol derken doğru olanın gösteriş değil, yapılan gerçek iyilik olduğunu belirtiyor. Ramazan, manevi bir takvimdir. Türlü detaylarla farklı görülen herhangi bir günü kutlamak normal iken, ramazana tekabül eden bu manevi farkındalığın kutlanmasında da herhangi bir sakınca yok. Nitekim manevi iklimin ramazan bereketiyle gelişini kutlamak da bir o kadar tabii bir durum. İftar, sahur, teravih gibi ramazanı ramazan yapan özellikler konusunda farkındalık oluşturmak yerine aksi bir sebep düşünmek, değer ve hoşgörüyü sade bir cümle içinde kullanmaya benziyor. Manevi boyutundan ziyade ramazanın sadece yemekten ibaret olduğu rutin olarak topluma uyarlanan bir duruma dönüşüyor. Sosyal medya, televizyon ve çeşitli teknolojik imkânlar, manevi farkındalıktan ziyade yemek kavramı konusunda, yemek menülerinden market broşürlerine kadar abartılı bir hale geliyor. Böylece yapılan alışveriş, ramazan dolayısıyla manipüle edilen bir stabil artışa sebep oluyor. Özellikle ramazanda görülen fahiş fiyatlardan sağlanacak kâr beklentisi, ramazanın farkındalığı konusunda hoşgörü kavramını, manipüle ediyor. Böylece kapital, bireyci mantığı manipüle ederek bireysel kârı, tüketiciye yönelik indirim seremonisindeki fiyat çıkışlarıyla zarara dönüştürüyor. Oruç ibadetinin anlamı; hoşgörü, iyilik, dayanışma olduğuna göre toplumsal nüfusun fazlaca görüldüğü marketlerde, ramazan ayına rağmen görülen çelişkili fiyatların manipüle edilmesi maalesef devam ediyor. Oysaki ramazanda manevi tasavvuru yoğunlaştıran oruç, namaz ve zekât ibadetleri, kapitalde belirlenen manipülasyon hesaplamaları dışında bir gerçekliktir. Geçenlerde toplumu pek de şaşırtmayan bir yorumdan bahsedildi. Rahmetiyle gelip merhametiyle bir ödül olan ramazan ayının, islamofobi koleksiyonundan bir detaydı bu… Bayramlarda tebrik mesajlarının klasik bir durum olduğu kadar, dini günlerden olan kandillerin ve ramazan ayının başlangıcının özgü temennilerle karşılanması doğal bir durumdur. Maneviyatıyla toplumsal olarak bütünleşen ramazan ayını kutlamanın yadırganması, neye göre bir doğruydu? Hâlbuki manevi mevsimin takvimde yerini aldığı ve önemli olan, olması gereken ramazan ayında; iyilik, dayanışma ve hoşgörü felsefesinin ‘Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü’ niyetiyle hoşgörüde mutabık kalınan ramazan ayı için bir zaman dilimidir, Ramazan… Fakat ramazan ayının kutlanacak değil de ancak şeker bayramı kontenjanından yararlanabileceği şekliyle inisiyatif gösterilmeyen, takvimde herhangi bir gün olarak görülmesi, enteli şekillendiren ve anlamının bile bilinemediği günleri düşündürüyor. Günümüz sekülerinin kutlama temasına dahil olan noel, cadılar bayramı hatta çoğu anlamlandırılamayan kavramlardan türev, çoğu gün, bayramın çeşitlilik gösterdiği ironiyi anlamaya çalışmak, oldukça manidar. Günümüzde pek tabii kullanılmayan takvime alternatif olarak, telefon ve internet kapsamıyla bilgi edinen toplumun, ramazanın başlangıcında kutlama tebriklerini iletiyor olması doğal bir figür olup, geleneksel kültürün bu yadsınamaz gerçekliği de böyle bir etiği ifade ediyor. Toplumun hemfikir olduğu, kanıksanan bir doğru iken, ramazanı kutlamak kadar güzel bir faaliyet olabilir mi diye de sormadan geçemiyor, birey.