Değeri, Dejenere etmek
Rüveyda Sadak
Toplum, birey ve tek bir kelimeyle ifade edelim sadece insan… Burada bahsedilen, tabiî ki kapital ölçekli herhangi bir hegemonya değildi. Son zamanlarda sosyal medyada sürekli söylenen bütün renkler kavramıydı. Aleni bir lgbt reklamını ifade eden rengarenk kavramı, oldukça sistematik bir şekilde değeri, sosyolojik olarak değersizleştiriyor. Etik değerin olumsuz farkındalık oluşturmak için sağladığı mobbing, çocuk ve yetişkin insan grubu olarak dizelere ayrılıyor. Toplumsal cinsiyeti, bireyin inisiyatifinde bir değişim olarak görüp, değiştirmenin özgürlük kelimesiyle tamamlandığı örnek, böylelikle kutsallaştıran bir tercih prosedürü oluyor. Söz konusu izlenen internet platformu, daha fazla izleyici için ekonomik kâr amacını, toplum değerlerine düz tezat şeklinde seyredilen filmlerden sağlıyor. Geçmiş tarihte bilinen sözleriyle tanınan ve para kavramını literatüre kazandıran Napolyon, para telaffuzunu tekrarlarken önceliği para olarak adlandırmıştı. Para, bireye dair lgbt reklamı sağlaması için masumane bir yatırım olabilir mi? Mütevazı bireyin alternatiflerinden olmayan film, dizi ve benzer birçok kurgu mecralar, hangi aile yapısına denk olup uyum sağlayabilir? Renklerin tasarımı konusunda atfedilen ifade, galiba buydu. Nitekim özgürlüğün anlamını bilen bir bireyin, geleneksel aile yapısına ters olan renklilik kavramı böylesi bir ikilem için cevaplanması gereken bir soruydu. Toplumsal gerçek şu ki dini değerlere uygun düşmeyen birtakım yanlışları, dine uygunluk adı altında ifade etmek, dinin sekülerleştirilmesi kapsamında, sakız çiğnemenin orucu bozmadığını düşünen bir esneklikti. Gerçek dünya sekülerliği, etik değere yanlış ifade sağlayan olumsuzluğu, para manipülasyonuyla bir anda olumlu gibi belirtebiliyor. İnternet platformunda yer alan bazı filmlerin yaygınlaşarak sosyal medya keşiflerine kadar olumsuzluk gösterdiği halde olumlu kapasitesinde sayılabilmesi, dejenere edilen bir değeri açıklıyor. Halbuki gelenekseli, günümüze çeviren normal rutini yozlaştırıcı bir zaman aşımı söz konusu. Film endüstrisinde daha çok seyredilmek, izleyiciyle doğru orantılı olacağı için ekranda cömert (!) davranılıyor. Bunun toplumdaki geleneksel aile değerlerine uygunluğu pek de önemli görülmüyor. Bu tercih mi bir tür yaşam şekli mi? Filmlerin sosyal medya tarafından toplumsal değerden uzak olmasına rağmen, bireysel tercih kavramıyla topluma olumsuzluk teşkil eden birtakım roller, izlenen reytinglerde zaten mevcut. Bu gibi yapımların, topluma faydası olmadığı gibi zararının da toplumsal ve etik değer açısından teyit edilemeyen bir durum olduğu aşikâr. Filmlerin toplum hayatını etkisi altına almış olduğu, devamında gelen sosyal medya kurgularında bireysel hoşgörüyü espri diline uyarlamak şekliyle belirtiliyor. Böylece bir tür hiyerarşi çokluğu olarak da düşünülebilir. Aksiyon, komedi, dram ve benzer konularda bireysel ve toplumsal bir kanıksanmış olabilme durumu tezahür ediyor. Toplumsal mantığa izlettirilen ve izlenen kurgu film ve rol, bireysel olarak zihinde yapılanıyor. Sonuç itibariyle izlenen rol ile aynı olabilme düşüncesi mümkün oluyor. Söz konusu bir filmden alınan lgbt temalı dram ya da komedi diyalogları, günlük hayata maalesef motive olurken, bireylere mevcut etik değer yanlış şekilde ifade ediliyor. Rengarenk kavramıyla ifade edilen bireyin tutum ve davranışları, etik, üslup gibi prensipler, toplumsal değerlerin yozlaştırılmaya çalışıldığını açıklıyor. Günümüz koşullarına bakarak değerlendirildiğinde; lgbt temalı film, dizi medyası özellikle demografik yapının, tercihe bağlı bir serbestî olduğunu ve lgbt konusunun yıl 2025 farkıyla kanıksanması (!) gerektiğini, yani aslında yanlışı yanlış ile revize etmeye çalıştığını açıklıyor. Para endeksli kapitalin her yaş grubu için argümanı oldukça çeşitlendiren filmleri, toplum değerlerine dair faydayı zarar diline uyarlıyor. Toplumsal değerler bireyler için önemli bir yere sahiptir. Ve bu değerlere uygun olunduğu sürece etik kapsam, bireylere dair olması gereken tutum ve davranışları kolaylıkla telkin edebilecektir.