Yine başka bir konu yazacakken gündem değişti. Tabi ki yine yine yine olumsuz yönden değişti. Bu konuya değinmemeyi mesleğime ihanet saydığım için klavyemin başına geçtim.
Maalesef bir meslektaşımız, okul müdürü ağabeyimiz, kardeşimiz, evladımız, mesai arkadaşımız kahpe kurşunlarla şehit edildi. Şuna eminim elde kamera görüntüleri olmasaydı o çocuğun anne ve babası “Benim çocuğum yapmamıştır.” diyeceklerdi. Kanun önünde suçlu, kurşunları yağdıran olabilir. Ancak vicdanlarda, onun anne babası başta olmak üzere bu cesareti bulmasına neden olan herkesin de azmettirici olarak yargılanması gerek.
Hakarete uğradık sustular, tehdit edildik sustular, darp edildik sustular. Netice ortada. Her gün onlarca ebeveyn karşımıza dikiliyor. İlk kullandıkları cümlenin başlangıcı; “Benim çocuğum……..” oluyor. Artık bu kelimeleri duymak tüm meslektaşlarımı irite ediyor. Valla biz kimsenin çocuğuna “Senin çocuğun değil.” demiyoruz. Bizler de biliyoruz sizin çocuğunuz. Ama diğer çocuklar da birilerinin çocuğu. Biz kimseyi kimseye üstün görmüyoruz. Okuyucularım bilirler, bu konuya daha önce de değinmiştim. Tüm anne babalar bütün peygamberlik vasıflarının kendi çocukları üzerinde toplandığını düşünüyor. Artık öyle bir hal aldı ki resmen çocuklarımıza tapar olduk. Kendi putlarımızı oluşturuyoruz. Buda bizi; kör ve sağır hale getiriyor. Ben eminim ki bu öğrencinin velisi defalarca okula çağrılmıştır. İşbirliği ile sorunların çözülebileceği söylenmiştir. Rehberlik servisi gerekli konuşmaları yapmıştır. Ama şundan daha fazla eminim ki; anne baba asla ve asla inanmamış, sorunu kabul etmemiştir. Hatta kendi çocuğunun kusurunu kabullenmek bir yana dursun, başka öğrencileri ve öğretmenleri suçlamıştır.
Şimdi soruyorum: Biz herhangi bir öğrencinin yanlış yaptığı fiil hususunda neden yalan söyleyelim? Yapmadığı bir şeyi neden yapmış gibi gösterelim?
Sayın ebeveynler: Bizim geçmişten gelen bir düşmanlığımız mı var? Köyde birinizin tarlasını mı sürdük? Mahallede komşuluk mu yaptık ta birinize zararımız dokundu? Birlikte öğrencilik yaptık ta okulda mı takıştık? Yol arkadaşlığı mı yaptık? Ticaret yapıp hakkınızı mı gasp ettik? Bu soruların hepsinin tek kelimelik cevabı var. “Hayır”. Ama bizler sizlerin onlarca ithamınızla, tehdidinizle yüzleşiyoruz. Gerek klavye başında, gerekse yüz yüze, bizlere isnat ettiğiniz asılsız suçlamalara, patlattığınız nağraların hepsine o masum çocuklar için katlanıyoruz. Çünkü onlar bizim de çocuklarımız. Gelip sözleriyle okulu başımıza yıkacağınızı söyleyenleriniz var. Sanki okul bize babamızdan kaldı. Kimi cezalandırıyorsunuz. Bu zihniyete sahip bir ebeveynin çocuğu yarın eline böyle silahı alır, okulu başımıza yıkmasa da şehit ağabeyimiz İbrahim OKTUGAN örneğinde olduğu gibi birinin evini, ocağını yıkar. Doğal olarak sizlerin hayalleri de demir parmaklıklar ardında kalır.
Dertliyiz! Kıymetli okurlar. Dertliyiz! Değerli hemşerilerim. Dertliyiz hanımefendiler, beyefendiler. Dertliyiz! Ablalarım, abilerim, kardeşlerim. Yeter artık, yeter!
İşini iyi yapmayanlar yok mudur? Elbette vardır. Ama çözüm yine şiddette değildir. Onun da uygun yol ve yöntemleri vardır.
Birçoğunuz, çocuğunuzun okuyup öğretmen olmasını istiyorsunuz. Peki, bu ne haldir Allah aşkına. Bu ne yaman çelişkidir.
Bu yazdıklarım birilerini hoşnut etmeyebilir. Etmesin. Birilerini kızdırabilir. Kızdırsın. Yazdıklarımı ağır bulanlarınız olabilir. Olsun. Bıçak kemiğe dayandı diyeceğim ama bıçağı geçtik geçtik. Kurşun başımıza saplandı. Kalbimizi deşti.
Bunu demeden de geçmek istemiyorum. Kıymetli eğitim kitabı yazarları; lütfen yazdığınız kitaplarınızı yeniden çek ediniz. Çünkü birçoğu toplumuzda var olmayan, olması imkânsız, hayal ürünü içerikler içeriyor. Bunları olması gereken gerçeklermiş gibi satmaktan vazgeçip ülke gerçeklerine dönmelisiniz artık. Bu gerçek dışılığın doğurduğu sonuçları lütfen görünüz.
Sayın Bakanımızın, bu menfur olayın takipçisi olacağını beyan etmesi önemlidir. Öğretmenlik Meslek Kanununun yeniden ele alınacağı beyanını da oldukça önemsiyoruz. İnşallah tez zamanda bunlar hayata geçirilir.
Son olarak şunu söyleyeyim; değerli ebeveynler lütfen ama lütfen gerçekler sizi korkutmasın. Gözünüzle gördüğünüz tehlikeye karşı gardınızı alabiliriniz. Ancak üstünü örttüğünüz her şey çürümüş ve kokuşmuş olarak karşınıza çıkacaktır.
Birbirimize yardımcı olarak sorunların hepsini çözebiliriz.