Son yıllarda dizi sektöründe tarihi yapımlara oldukça fazla yer verildiğine daha önceleri de değinmiştim. Millet olarak geçmişimizin kahramanlık destanları ile dolu olması bu dizilere ilham kaynağı olmaktadır. Bu yapımların içeriğine şerh koymakla beraber varlığını olumlu gördüğümü de daha önce söylemiştim.
Şimdi şerh koymamın birkaç nedenini sıralıyayım. Bunlardan birincisi; Devlet erkânının içinde sanki bir hain olmak zorundaymış gibi gösterilmesi beni ziyadesi ile kızdırıyor. Kıymetli senaristlerimiz tarihimizi övmeye çalışırken yerin dibine soktuklarının farkında bile değiller. Oysa dayanışma ruhunu, tek vücut olma vurgusunu ön plana çıkarmaları gerekmektedir. Zaten doğrusu da odur. İkincisi ise tarihsel başarılarımızın sadece belirli kişiler üzerinden meydana geldiği, arka planında kimsenin olmadığı algısı. Kahramanımız askerlerin başında yoksa ya ölüyoruz ya esir düşüyoruz. Kahraman olan bir Türk Dünya’ya bedel de diğerleri neye bedel gösterilmeye çalışılıyor anlamış değilim.
Birde kazanılan başarıların hepsinin kaba kuvvet ve cesaret üzerinden kazanıldığı algısını çok yanlış buluyorum. Oysa başarılarımızdaki bilimsel ve teknolojik üstünlüklerin de gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir. Hatta en önemli olan husus da budur. Şimdi, “Nasıl bir teknolojik üstünlük olabilir ki?” diyenleriniz olacaktır. Şöyle ki, o dönemde kullanılan savaş aletlerinin hiç bir önemi yok mudur sizce? Savaş esnasında iyi dövülmemiş bir kılıcınız olursa kırılmaz mı? Kılıcınızın tasarımı manevra yaparken size yardımcı olmaz mı? Okunuzun menzili yeteri kadar iyi değilse olumsuz etkilenmez misiniz? Okunuzun, mızrağınızın delici ucunun bir önemi yok mu? Kalkanınız yeteri kadar dayanıklı olmazsa sizi düşman oklarından, kılıç darbelerinden koruyabilir mi? Savaş öncesi bilimsel verilere dayanan ön hazırlıklar ve taktiksel stratejilerin bir önemi yok mudur? Gibi gibi birçok şey sayabiliriz. Bu kullanılan silahlar bugün bizlere ilkel gelebilir ama o devirde hepsi birer teknoloji harikasıydı. O yüzden tarihi dizilerde; “Bu teknolojiler nasıl elde edildi, özellikleri nelerdir, imalat süreci nasıldı, savaş öncesi ne tür bilimsel veriler, stratejiler kullanılırdı?” diye bilgilendirici sahnelerin konulması bugünkü nesiller için artı bir gurur vesilesi ve ilham kaynağı olacaktır.
Bunları anlatmamdaki asıl amacım bilim ve teknolojinin her devirde var olduğuna, girilen savaşları kazanabilmek için mutlaka olması gereken bir unsur olduğuna vurgu yapmaktır. Tabi gönül ister ki savaşlar hiç olmasın, analar hiç ağlamasın. Ama maalesef insanoğlunun güç hırsı var olduğu sürece savaşlar hiç bitmeyecek.
Bir yazımda, “Artık delikanlı savaşlar yok. Çoğu zaman düşmanı bile göremiyoruz.” diye belirtmiştim. Şu anda başta Ülkemiz olmak üzere hemen hemen her yerde bir savaş cereyan etmektedir. Siz yazımı okurken ABD, Rusya, Yunanistan, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere ve daha fazlası ülkemizle fiili olarak savaşmaya devam ediyorlar. Hatta birbirleri ile de ayrıca savaşıyorlar. Üçüncü Dünya Savaşı aslında fiilen başladı. Sadece biz bunu göremiyoruz. Şu anda askerlerimiz ve bir kısım mühendislerimiz cephede, olanca gücüyle çarpışmaya devam ediyorlar.
Bazılarınızın tahmin ettiği üzere elektronik harp ve siber savaştan bahsediyorum. Dijital bir çağda yaşadığımız herkesin malumudur. Ülkelerde yapılan gizli çalışmaları, elektronik ve bilgisayar sistemlerindeki verileri ele geçirmek üzere bilgisayar korsanları (hackerlar) tarafından sürekli olarak saldırılar yapılmaktadır. Bu saldırılara karşılık olarak ta savunma güvenlik sistemleri geliştirilmekte ve saldırı halinde olan tarafları, karşı saldırılarla alt etmeye çalışılmaktadır. Bunun en güzel örneği Çin’in ABD bilgisayar sistemlerine yaptığı Titan Rain saldırısıdır. Bu saldırı o kadar gizli ve sinsice yapılmıştır ki Amerikalılar bunun bir yıl boyunca farkına bile varmamışlardır. Farkına vardıklarında ise çok gizli nükleer ve askeri çalışmaları çoktan kaptırmışladır. Tabi ki her iki ülke de resmi olarak bu durumu kabul etmemektedir. Bu ve buna benzer olayları tekrar yaşamamak için ABD Siber Komutanlığını kurmuştur. Son yirmi yılda Çin’de birden bire hızlanan nükleer ve askeri çalışmaların hikmetini şimdi
daha iyi anlamışsınızdır. Google da basit bir araştırma yaparak bunun detaylarını öğrenebilirsiniz. Şu anda hali hazırda birçok ülke ordu içinde Siber Komutanlıklar kurmaya devam etmektedir. Savaşlardaki en yeni ve en önemli cephe artık siber cephedir. Sebepsiz yere kaybolan gemiler, düşen uçaklar, kilitlenen araçlar, raydan çıkan trenler vb. sizleri şaşırtmamalıdır.
Ülkemizde de siber güvenlik alanında önemli çalışmalar yapılmaktadır. Çünkü son yıllarda ülkemizde hızlanan yenilikçi askeri teknolojiler fazlası ile dikkat çekmekte ve birilerini rahatsız etmektedir. Bu nedenle yoğun siber saldırılarla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu çalışmaların korunması, güvenli hale getirilmesi, gerekirse karşı saldırılarla savunma yapılması zaruret halini almıştır.
Elektronik harp unsurları ve siber saldırılar birlikte de kullanılabilmektedir. Elektronik harpte; yapılacak operasyon öncesi, bölgeye çeşitli elektromanyetik dalgalar yollanarak, düşman radar ve silah sistemlerinin elektronik kabiliyetlerinin karıştırılması suretiyle, düşmanın kör edilmesi amaçlanmaktadır. Böylece hem düşmana karşı görünmez olunmakta, hem de sanal hedefler gösterilerek düşman atış sistemleri başka taraflara yönlendirilebilmektedir. Tabi bunları yapabilmek için kendi bilgisayar ve yazılım sistemlerimizi kullanmanız şarttır. Siber cephenin tıpkı geleneksel ordularda olduğu gibi üç ana cephesi vardır. Kara, hava ve deniz unsurları tarafından insanlı ve insansız sistemlerle önleme ve elektronik taarruz faaliyetleri 7/24 icra edilmektedir. ILGAR, KORAL, MİLKED, MİLKAR gibi sistemler bu alanda Türk mühendisler tarafından tasarlanan yüzde yüz yerli ve milli olan sistemlerden sadece birkaçıdır. Bu sistemleri geliştiren şirket isimleri ön plana çıkmış olsa bile arka planda çalışan mühendisler ve teknik ekipler yeniçağın isimsiz kahramanlarıdır.
Anlaşılacağı üzere geçmişten günümüze teknolojik üstünlük muharebe alanlarının temelini oluşturmaktadır.
Bir dünya savaşı kaybettik, bari bunu kaybetmeyelim.