Okuduğum kitaplarda hoşuma giden kısımları köşeme taşımayı seviyorum. Bu yazı da onlardan biri olacak. Birçok hususu kitaptaki hali ile aktaracağımı belirteyim. Az da olsa kendi yorumumu da katacağım. Az diyorum, çünkü bu kitap neredeyse benim içimdeki düşüncelerin birçoğunu yazmış. Yazı biraz uzun olabilir. O yüzden sabrınız için şimdiden teşekkür ederim.
Haydi başlayalım:
Kitabın adı “Müslüman Psikologların Çıkmazı”, yazarı ise Prof. Dr. Malik Bedri’dir. Bu kitap, hocanın ABD ve Kanada Müslüman Sosyal Bilimciler Derneği’nin (AMSS) 1975 yılındaki kongresinde, “Kertenkele Deliğindeki Müslüman Psikologlar” başlığıyla sunduğu tebliğe dayanıyor. Daha sonra kitaplaşınca bugünkü adını alıyor.
“Kertenkele Deliği” benzetmesi ise Peygamber Efendimiz’ in (sav) bir hadisinden alıntı. Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanların bir kısmının Yahudi ve Hristiyanları taklit etmesi üzerine; “Onlar bir kertenkele deliğine girseler, sizlerde onları takip edeceksiniz (Sahihi Müslim Hadis no:2669)” diye buyurmuştur.
Konumuz, sanırım kafanızda biraz netleşmeye başladı.
Bu kitap, kendi ifadesi ile Müslüman psikologların batı dünyasına dair yaptıkları “şuursuz kopyacılığın” tehlikelerini anlatmaktadır. Batı doktrinlerinin Müslüman toplumlarda aynen uygulanmasının doğuracağı olumsuz sonuçlar hakkında yazılmış muhteşem bir eser.
Kitap mealen şu örnekle başlıyor: “İngiltere’de eğitim alan Pakistanlı bir cerrah ülkesine döndüğünde mesleğiyle alakalı hiçbir adaptasyon sorunu ile karşılaşmaz. Çünkü orada gördüğü hastalarda da aynı kalp ve böbreklerle karşılaşacaktır. Aynı durum psikolog ve sosyal bilimciler için geçerli değildir. Çünkü toplumların kendine ait inanç yapısı, kültürel farklılıkları, beslenme alışkınları ve farklı ekonomik kaygıları vardır. Psikologların bunların hepsine adapte olması gerekmektedir.”
Bu eser, Müslüman psikologların mesleğinde dünya çapında söz sahibi olma kaygıları nedeniyle, batı temelli anlayışları moda mod uygulama çabalarının kendi toplumlarında başarısız olmalarına neden olacağı, aynı zamanda topluma hizmet şöyle dursun bozulma ve yozlaşmalara neden olacağını, yani kertenkele deliğine doğru bir çıkmaza gireceğini çarpıcı bir şekilde anlatmaktadır.
Şimdi kitapta eğitimci olmam hasebiyle de dikkatimi çeken bir açıklamayı sizlerle paylaşacağım. Burada yazarın değerlendirme yaparken çocuk yetiştirme konusundaki eleştirilerine ilave olarak geçmiş-gelecek çerçevesinde objektif bir değerlendirme yaptığını da görmekteyiz.
“İslam dünyasındaki çocuk psikologlarıyla çocukların problemleri hakkında konuşulduğunda, büyük çoğunluğunun dogmatik olarak ‘anne baba her zaman haksızdır’ şeklindeki batılı görüşe katıldığı görülür. Nedense onlar anormal bir yetişkine dönüşmemesi için her çeşit fiziksel ve psikolojik cezadan uzak tutulmaları gerektiğini söyleyen, ‘çocukların kırılgan kişiliği’ konusundaki popüler modern kavram yanılgısına büyük önem gösterirler. Kısmen bunun nedeninin, ebeveynin kendi mahrumiyetlerinden kaynaklandığı söylenebilir; çünkü geleneksel Müslüman toplumlarımızda ailelerin çoğu babalarından, çocuk yetiştirme adına sert ve İslam’a uygun olmayan uygulamalar almışlardır.
İlginç olan Müslüman toplumlardaki ‘geniş aile’ yapısıyla batının ölmekte olan ‘süper modern aile’ yapısı arasındaki farkı, çocuk psikologlarından çok azının görebilmiş olmasıdır. Batının çocuk psikoloji alanındaki teori ve uygulamalarının körü körüne Müslüman toplumlara aşılanması, akademik ve sosyal suçtan başka bir şey değildir. Batılı ailenin ölümünün muhtemelen tek sorumlusu olarak
görülebilecek çocuk psikolojisinin bu teorilerinin, Amerika ve Avrupa’daki deneysel ve pratik uygulamalarıyla birlikte aynen aktarılmasının genç Müslüman neslin yabancılaşmasında ciddi etkileri olmuştur. Aslında, daha modernleşmiş Müslüman ülkelerde bu olumsuz etkiler şimdiden görülmeye başlanmıştır…..
İslam’a göre, büyük aile ilişkilerinin korunması dinin emrettiği zorunluluktur. ‘Çocuk her zaman haklıdır’ şeklindeki gevşek popüler tutum, çocuğu ebeveynine saygısızlığa teşvik edebilir….. ”
Burada görüldüğü üzere ‘çocuk her zaman haklıdır’ anlayışı gerçekten de bizim toplumuza da sirayet etmedi mi? Annesine babasına asi bireyler yetiştiğini görmüyor muyuz? Çünkü çocuk her zaman haklıysa anne babanın hatta onu eğitmeye çalışan öğretmenin de çoğu zaman haksız olduğu sonucu ortaya çıkar. Her zaman haklı olan çocuk gördüğü ilk zorlukta buhrana girmektedir. “Çocuk her zaman haklıdır” anlayışı ne kadar çarpık ise, yazarın geçmişten gelen baskıcı çocuk yetiştirme yöntemlerinin bir kısmının da İslami olmadığına vurgu yapması, bu baskının çarpık anlayışların yerleşmesine kapı araladığı görüşü inanılmaz derecede objektif ve haklı bir yaklaşımdır.
Bu bildirinin 1975 yılında sunulduğunu düşünürsek, yaklaşık 50 yıllık bir planın İslam toplumunu ve aile yapısını yok etmeye ne kadar yaklaştığını rahatlıkla görürüz.
Kitapla ilgili çok fazla detay var. Bu aktardıklarım sadece kitabın ilk bölümünden aldıklarım. Yazı çok uzayacağı için burada kesmek istiyorum. Fakat kitabın okunmasını tüm Müslüman sosyal bilimcilere, eğitimcilere ve ailelere şiddetle tavsiye ediyorum.
Kertenkele deliğine girdik girmesine de, bari dibi görmeden geri çıkalım.