Bir mekânda veya herhangi bir yerde oturup muhabbet edildiğinde, eğer kısır döngü başlamışsa, bir kişinin “Hadi bir zengin kalkışı yapalım. Yoksa bu konu bitmez.” demesi hepimizin bir şekilde karşılaştığı bir durumdur. Hatta bu veciz lafı hepimiz kullanmışızdır. Zengin kalkışı nasıl oluyorsa artık? Demek ki fakir olunca muhabbet ne olursa olsun kalkamazsın. Kalkacak olursan da kendine zengin süsü vereceksin. Her şeyimiz sahte.
Bende konuya zengin bir giriş yaptım sanırım. Belki de “alakasız bir giriş” diyenleriniz olabilir. Müsaadenizle, düşünce özgürlüğü hakkımı kullanmak istiyorum.
“Nereden çıktı bu saçmalık?” diyenleriniz için, anlatayım: Arabam ile işe giderken yanımda oturan yeğenimle sohbet halindeydik. Açgözlü bir şahsın konusu açılınca, “Kefenine cep yapalım belki öbür tarafa götürür.” dedim. Bunun üzerine yeğenim, “Onu geçmişte denemişler, olmamış, hepsi mezarlarından geri çıkıyor.” deyince kısa bir tebessüm yaşadık.
Hadi, bunu deneyen bazı uygarlıkları kısaca hatırlayalım.
Urartular, öteki dünyaya geçtiklerinde de aynı statüde yaşadıklarına inanıyorlarmış. O yüzden ölülerini gömerken eşyaları ile birlikte gömmekteymişler. Ha keza Asurlular da yine eşyaları ile gömülmekteymiş. Mısırlılar ise bunu bir adım öteye taşıyarak mumyalama teknikleri ile sadece eşyalarını değil kendilerini de korunmuş olarak öteki âleme ulaştırmaya bayağı bir gayret sarf etmişler. Sonuç ortada! Hem eşyalar, hem kemikler hem de mumyalanmış cesetler mezarlarında öylece duruyor. Öteki tarafta kendilerini tekrardan zengin edemediler belki ama sergilendikleri ülkeleri bayağı bir zengin ediyorlar. Bu örneklerin sayısını çoğaltabiliriz ama sanırım bu kadarı yeterli.
Benim merak ettiğim bir konu daha var ama mumyalara ya da çürümüş kemiklere soramadığım için siz değerli okuyuculara sormak istiyorum. Belki bilen biri vardır. Şimdi bu açgözlü, servet düşkünü, doyumsuz arkadaşlar, hadi eşyaları ile birlikte, bir şekilde gömüldüler. Bunların da öteki tarafta yanlarında olacağını garanti ettiler diyelim. Peki, sahibi oldukları arsalar, tarlalar, bilmem neler onları burada bırakmaya gönülleri nasıl el verdi? Satıp parasını mı koydular acaba ceplerine? Eğer bir satış olduysa I.Ramses ile I.Seti yada onunla II.Ramses arasında bir satış sözleşmesi veya tapu devri var mı acaba? Çok merak içindeyim.
Günümüzde kefenine cep yaptıran var mı? Bunu bilmiyorum, hiç rastlamadım. Ancak zenginliğinin, makamının, parasının ve koltuğunun kendisine verdiği, gerçekte var olmayan itibarının öteki tarafta da işe yaracağını düşünen çok insan tanıdım. Yaşadığımız çağda Dünya malına tapmış ne Firavunlar, Karunlar var hepimiz görüyoruz. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye böbürlenen zavallılar.
Mirasına konmak için anasının, babasının, dedesinin, ninesinin ölmesini bekleyeni bile gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim. Bu iğrenç mahlûklarla birlikte yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz. İşin acı tarafı ise, onlar kalkarken mağrur, biz kalkarken onlara benzemeye çalışıyoruz. Demeden geçemeyeceğim; bu zihniyetteki yaratıklar profesyonelce, yüzleri kızarmadan, son derece pişkin bir yüz ifadesi ile birlikte, muazzam etkileyici yalanlar icra edebiliyorlar. Bu bakımdan kendilerini tebrik ediyorum. Büyük meziyet.
İki ibretlik örnek vermek istiyorum ama örneklere geçmeden bir açıklamayı daha zaruri hissettim. Köşe yazılarında, sosyal medya hesaplarında birçok İslami şahsiyetten örnekler veriyoruz (veriyorsunuz, veriyorlar). Artık bunların da pek bir okunası kalmadı insanlar nazarında. Okuyanların da pek umurunda değil zaten. Çünkü okuyup anlayınca, akledince huzurumuz (huzurunuz) kaçıyor. O yüzden görmezden geliyoruz (geliyorsunuz, geliyorlar). Ekran süslemekten başka bir işe yaramıyor bu
bilgiler. İslam dünyasının içinde bulunduğu halden de apaçık anlaşılmakta. Verilen örnekleri paylaşan bizler (sizler) dâhil kimse hayatına uygulamıyor. Sakın yanlış anlaşılma olmasın. Ben paylaşılmasın demiyorum, aksine paylaşılmasından yanayım. Kim bilir belki tek bir vurucu cümle ya da örnek bana, bize, size yol gösterici olabilir. Zaten vereceğim örnekler de Ashab-ı Kiram’dan. Çünkü şimdilerde güncel örnek vermek neredeyse imkânsız. Özellikle kefenine cep yaptırmayı düşünenler varsa iki kere okusunlar. Eee malum konumuz o arkadaşları yakından ilgilendiriyor.
Örneklerimize bir bakalım:
Talha b. Ubeydullah’ın eşi onu bir gün hüzünlü görünce; “Seni üzecek bir şey mi yaptım? Bir sorun varsa sana yardım edebilirim.” diye sorunca, o da, “Beni üzen sen değilsin. Çoğalan malım.” diye cevaplamıştır. Tüm servetini garip gurebaya dağıtmış bir sahabedir kendisi.
Hz. Ömer halifelik zamanında, Şam Valisi Ebu Ubeyde b. el-Cerrah’ın evini ziyaret ettiğinde, “Eşyaların nerede?” diye soruyor. Çünkü ortada bir keçe, birde kırbadan başka bir şey yoktur. Daha sonra Hz. Ömer hıçkırarak ağlamaya başlıyor ve “Ya Ubeyde Dünya senden başka herkesi değiştirdi.” diyor.
Şimdi bu sahabelerin neden yaşarken cennetle müjdelendiğini anlıyor muyuz?
Para, daha çok para, mal, mülk, makam, mevki sevdalıları; paraya, makama; eşini, dostunu, ailesini, sevdiklerini satanlar! Siz zengin kalkmaya devam edin. Başınızı yastığa(toprağa) zengin olarak koyun. Ama fakir uyanacaksınız.