Mustafa Demirbağ

Ebemkuşağı-Kuşak-X,Y,Z

Mustafa Demirbağ

Bazen insan kendi ile baş başa kalınca farklı farklı birçok şey düşünebiliyor. Bunların bazıları geçmiş yaşanmışlıklarla ilişkili alarak derin anlamlar ifade edebiliyorken bazıları da bölük pörçük, biri birini çağrıştırıp hatırlatan şeyler olabiliyor. Anlayacağınız en gelişmiş işlemciye sahip olan insan zihni sürprizlerle dolu.

Bende bugün kendi yalnızlığımı dinlerken, zihnimde farklı farklı konulara yelken açtım ve bu serüven beni ebemkuşağına çıkardı. Yaptığımız iş gereği her yıl yeni yeni yüzlerle beraber farklılaşan insan karakterlerini ve değişen toplum yapısını beraber gözlemleme fırsatı buluyoruz. İşte bu renklilik bana ebemkuşağını hatırlattı. Bahar yağmurları ile beraber güneş ışınlarının sihirli parıltısı bir araya geldiğinde, yedi farklı rengin üst üste sıralanarak bir yay halinde ortaya çıkardığı bu görsel şöleni beğenmeyen yoktur. Hatta geçmişten günümüze kadar o kadar çok beğenilmiştir ki hakkında efsaneler bile türetilmiştir. Bunlardan en çok bilineni gök kuşağının sonuna gidebilenlerin bir hazineye sahip olabileceğidir.

Kim bilir belki şu anda baharın güzelliklerini yaşadığımız için de aklıma düşmüş olabilir. Bahar da değişken bir yapıya sahiptir. Bazı yerlerde güneşle birlikte doğanın uyanışının tadını çıkarırken, hemen yanı başında gökyüzünde kara bulutlarla gelip, şimşek ve yıldırımlar eşliğinde toprağa doğru düşen su damlalarına şahitlik edebiliyoruz. Kara bulut derken kasvetli bir durum ortaya çıktığı düşünülebilir ancak toprağa taşıdığı su hayatın ta kendisidir. Bu çeşitliliğin buluşmasının neticesi ise güzeller güzeli, ebemkuşağıdır.

Zihnimin oyunları burada bitmedi. Ebemkuşağı diye diye içinde var olan “kuşak” kelimesi yine beni insan eksenine götürdü. Bazılarınızın da hemen düşündüğü gibi öncelikle Z kuşağı geldi aklıma. Sonra, Z kuşağına gelinceye kadar kategorize edilen insan nesilleri. Kimlermiş bu nesiller, şöyle bir göz atalım istiyorum.

1925-1945 arası doğumlu olanlar “Sessiz Kuşak” olarak adlandırılıyor. 1946-1964 arasında doğan kuşağa “Bebek Patlaması Kuşağı”, 1965-1979 arası doğumlular “X” kuşağı (Ben bu kuşağa aitmişim), 1980-1999 arası doğumlular “Y” kuşağı, 2000-2010 arası doğumlular (Bazı görüşlere göre bu 2012 de bitiyor) namı değer “Z” kuşağı ve nihayet 2010 veya 2012 sonrası doğumlular ise “Alfa Kuşağı” olarak adlandırılıyor. Muhtemelen bazılarını ilk defa duymuşsunuzdur. Herkesin net olarak bildiği ise şüphesiz Z kuşağıdır. Kim, bunu neye göre kategorize etti derseniz işte o muamma. Herkes bu sınıflandırmayı kullanıyor, aynı zamanda da kimse bunu ben yaptım diye sahiplenmiyor. Bu sanal sınıflandırma yetmezmiş gibi birde bu insanların sanki hepsi aynı tornadan çıkmış gibi kabul edilerek karakter analizleri yapılmakta ve insanları istemeseler de psikolojik bir sahiplenmeye ve aidiyet hissine doğru sürüklemektedirler. Bu durum yeni kuşaklarla beraber gelen birçok yozlaşmayı insanlar arasında normalleştirmekte ve sanki yapılacak hiçbir şey olamazmış gibi bir kabullendirme duygusunu da beraberinde aşılamaktadır. Elbette Dünya değişmekte, değişen dünya ile beraber alışkanlıkların ve yaşama biçimlerinin de değişmesi gayet normal bir süreçtir. Ancak burada üzerinde düşünülmesi gereken esas sorun şudur. Değişen koşullar, evrensel değerleri neden değiştirsin ki. Dürüstlük, hoşgörü, vicdan gibi evrensel değerlerin yok olmasını değişen nesillere ve zamana bağlayabilir miyiz? Kategorize edilen bu bireyler en nihayetinde İnsan değil mi?

Bu değişim ve dönüşüm sonunda ortaya çıkacak mozaiği sanki farklı yapılarmış gibi dayatmak yerine birbirini tamamlayan, anlam katan, birbirini renklendiren, güzelleştiren ebemkuşağının renkleri gibi düşünemez miyiz? Bu renklilikten çıkan bütünlüğü, evrensel erdemlerle birleştirerek hakiki bir hazine elde edemez miyiz?

Buradaki çarpıklığı en sonuncu kuşakla ifade etmeye çalışalım. Ondan önce şunu belirtmek isterim. Hiçbir adlandırma tesadüfi değildir. Hele hele amaç bölmek, ayrıştırmak, yozlaştırmak olunca asla tesadüfi olamaz. Bu kuşak ayrıştırması ise özünde İslam Dünyasının inanç ve erdemlerini doğrudan hedef almaktadır. Bilimsel bir makaleden aldığım, Alfa Kuşağının bizi ilgilendiren özellikleri şunlardır. Tamamını okumak isteyenler için sonuna makalenin bilgilerini yazacağım.

· Paylaşımdan nefret ederler, her şeyin tek sahibi olmak isterler.

· Son derece hareketli ve aktiftirler. Ancak gürültü yapmazlar. Özellikle 0-6 aylık bebeklik dönemlerinde yapılan incelemelerde sessiz oldukları gözlenmiştir.

· Mahremiyet onlar için önemli değildir. Deneyimlerini dünyayla paylaşmaktan çekinmezler. Kurallardan hiç hoşlanmazlar. Hatta kural tanımazlar.

· Her türlü kısıtlamadan ve alanlarında sınır bulunmasından hoşlanmazlar.

· Dini inançları yok denecek kadar azdır. İbadetler ve dini ritüellerden (ayin, tören) hiç hoşlanmazlar. Ateizme meyillidirler.

· Ebeveynlerinin sahip oldukları kıyafetleri, eşyaları, mücevherleri vs. kullanmaktan hoşlanırlar.

· X ve Y kuşağı ebeveynlerinden çok etkilenirler.

· Sosyal medyaya çok inanırlar. Dünyayı sosyal medya aracılığıyla tanırlar.

· Sosyal medya aracılığıyla iletim kursalar da yalnız olmayı her zaman tercih ederler. Kendi kendilerine yetebilirler.

· İnsanlarla iletişimde neredeyse hiç fiziksel temas kurmazlar.

· Aynı anda iki işi yapmazlar.

· An’ı yaşarlar. Geleceği veya geçmişi düşünmezler.

· Her şey hemen olsun isterler. Tez canlıdırlar. (Çalışma Hayatında Geleceğin İnsan Kaynağı: Alfa Kuşağı/Zümrüt Demirel-Temmuz 2021)

En büyük olanın 14 yaşına yeni geldiği bir nesilden bahsediyoruz. Ama nerdeyse doğmadan dayatılmaya başlanmış bir karakter yapılanması. Kim olarak buna karar verdiniz? Bu hakkı nereden alıyorsunuz? Diye sormazlar mı insana. Maalesef sormuyorlar, sormuyoruz. Ne kadar büyük bir oyununa alet edilmeye çalışıldığımız apaçık değil mi? Yukarıdaki maddelerle ilgili herkes üzerine düşeni muhakkak almalı ve bu oyuna alet olunmamalıdır.

Ben bir eğitimci olarak, bir baba olarak buradan tüm anne babalara sesleniyorum. Çocuklarınızı başkalarının adlandırmasına ve şekillendirmesine müsaade etmeyiniz. “E çağımızın gereği bu ben ne yapayım?” yanlışına düşmeyiniz.

Z kuşağı olarak adlandırılan gençlerimize, gelecek umutlarımıza ise tavsiyem şudur. Kendinizi bir harfe ait sınırlandırmanın içine koymayınız. Sizler bir harften ibaret değilsiniz. Meleklerin secde ettiği bir atadan geldiğinizi ve kimin Ümmeti olduğunuzu unutmayınız.

Yorumlar 2
SM 14 Mart 2024 00:06

Maalesef dünya birilerinin çizdiği ve istediği hayatı yaşamaya zorladığı nesiller yetişmeye başladı. Ebeveynlere çağrınız anlamlı olmuş. Ellerinize sağlık

Esin SANAÇ 13 Mart 2024 12:14

Çok güzel olmuş hocam emeğinize, kaleminize sağlık

Yazarın Diğer Yazıları