31 Temmuz 2024 sabahı gazete haberlerine bakınca, Hamas lideri İsmail Haniye’nin suikast sonucu şehit edildiği haberi tüm dünyaya servis edilmişti.
Ülkemizde de geniş yankı bulan bu üzücü olay, devlet kademesi başta olmak üzere birçok kesimden tepkiyle karşılandı. Birçok vatandaşımız sosyal medya hesaplarından bu şehadeti paylaştılar. Sokaklarda gösteriler düzenlendi. Gıyabi cenaze namazları kılınarak şehide bir nevi uğurlamalar yapıldı.
Ama bazıları da var ki, sessizliğini koruyor. Bazıları da var ki, komplo teorileri ile ortalığı bulandırmaya devam ediyorlar. Bizim insanımızda komploları oldukça sevdiği için, bunlara inananların sayısı da pek az değil. Sessiz taifenin büyük bir kısmı da bu safa daha yakın duruyorlar.
Şu komploculara bir bakış atalım. Komplocu cenahın iddialarına göre: “Hamas, İsrail’e Amerika’nın ve İsrail’in emri ile saldırdı.”, “Hamas bunların güdümünde bir örgüttür. Yoksa insan kaybedeceğini bile bile bu savaşa girer mi?”, “Haniye ile işleri bittiği için, konuşmasın diye ortadan kaldırdılar.”, “İran’ın da Haniye’nin öldürülmesinde parmağı var.” Güler misiniz, ağlar mısınız? Buna ben cevap vereyim müsaadenizle. Her ikisi de. Bu komplolar o kadar komik ki gülmemek elde değil. Aynı zamanda buna inanan bu kadar akıllı insanın olması da Ülkemiz ve İslam Âlemi adına ağlanacak bir durumdur.
Şehit Haniye; demek ne kadar aptal ve sadist bir adamdı ki üç çocuğunun, dört torununun ve en sonunda kendi canına mal olan bir uşaklığın parçası oldu. Böyle bir şey her şeyden önce akla uygun değildir. Diyelim anlaşmayı Amerika ve İsrail gizlice bozdu. Peki, siz olsanız üç çocuğunuzun öldürüldüğünü duyduğunuz anda her şeyi ifşa etmez miydiniz? Varsa öyle bir ortaklık bozmaz mıydınız? Bir insanın evladından daha değerli kimi var ki?
Kaybedeceğini bile bile kim böyle bir şeye kalkışabilir? Onu da izah edeyim. Bedir savaşında düşman kaç kişiydi, İslam ordusu kaç kişiydi? O zaman Peygamber Efendimiz (sav): “Bunlar bizden güçlü ve kalabalık, boyun eğelim mi demeliydi.” “Ama o Peygamber” diyenleriniz için söyleyeyim: Fussilet suresi 6. Ayet; “Rasûlüm! De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım………”, Kehf suresi 110. Ayet ise; “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım……” şeklinde başlamaktadır. Ayrıca İslam ordusundaki sahabelerin de eğer olağan üstü güçleri olsaydı, birçok şehit vermezlerdi. Ama onların bir üstünlüğü vardı. Bizlerde olmayan iman gücü. Kimse kusura bakmasın, başta ben olmak üzere pek çok kimsede bu iman gücünün zerresi yok. Bizde yok diye bu iman gücünü göstermeye çalışanlara kara çalmak da kimsenin haddi olmamalıdır.
Kurtuluş Savaşımız başlamadan önce Birinci Dünya Harbini yeni kaybetmiş, orduları dağıtılmış, silahlarına el konmuş bir millet değil miydik? Düşman bizden kuvvetli ve kalabalık değil miydi? Kazanacağımızın garantisi var mıydı? O zaman işgale boyun mu eğmeliydik?
Şimdi soruyorum: “Haniye’de hainse, işbirlikçi ise Allah aşkına o zaman kim Müslüman?”
Bir okurum yazımın altına yorum yapmıştı. “Verdiğiniz örneklere bakılınca acaba bu kadar dindar mısınız?” diye. Hayır, kardeşim hayır! Ben dindar falan değilim. Çünkü bizimki gibi dindarlık zaten olamaz. O örnekler bir hasretin neticesi. Keşke öyle olsaydım. Keşke öyle olsaydık.
Gelelim şu İran mevzusuna:
Bilindiği üzere İran; Şia anlayışına sahip Müslüman bir devlet olarak biliniyor. Şianın İslam ile bağdaşmayan yanları olduğu yıllardır tartışılıyor. Bende Şianın, İslama uymayan birçok uygulaması olduğu kanaatindeyim. Şimdi İran bu yönü ile eleştirilebilir. Eleştiriliyor da zaten. Ancak yaklaşık elli
yıldır Amerikan ve Avrupa ambargosu altında yaşayan, Dünya kamuoyuna neredeyse her bireyinin terörist olduğu lanse edilen, Devlet başkanlarının birçok ülke tarafından kabul edilmediği bir ülkeye, Haniye suikastında ortak olduğunu mu söylüyoruz? Ben kefil olamam elbet ama yukarıda belirttiğim gibi bunun da akla uygun olduğunu düşünmüyorum. Hedef saptırmadan, öncelik değiştirme stratejisinden başka bir şey değil.
Şerefli bir adam, bir İslam mücahidi toprağa düştü. Şehadet mertebesine erişti. Şehit bizden olunca şerefli, başkasından olunca şaibeli anlayışı çok sapkın bir düşüncedir. Siyonist İsrail’e gösterdiğimiz tepki kadar bu fitneleri içimizde yaymaya çalışanlara da aynı tepkiyi koymalıyız.
Şehadetin hayırlı olsun, bizlere hakkını helal et, Şehit İsmail Haniye….