Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif'in 86 yıl aradan sonra açılmasıyla birlikte birilerinin abdesti bozulmaya başladı. Çok yazık çok, ah ah ne olacak sizlerin bu hali!
Özellikle Bizans’ın özelliklerine has bir durum sergileyen komşu Yunanistan’ın Selanik’te Türk bayrağını alçakça ateşe verecek kadar gözlerini kan ve nefret bürümüş olmasını yadırgamıyorum. Yunanistan her zaman olduğu gibi kendine yakışanı yapmakta ısrarcı ama unutulmamalıdır ki karpuz tarlasından her zaman hasat yapılamaz…
Yunanistan’ın bu tutumu ne istikrara, ne huzura, ne de barışa hizmettir. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif'in 1453 yılında Çağ kapatıp Yeni Çağ açan ve 1000 yıllık Bizans’ı mağlup ederek hakkımız olan bu topraklarda kimseden icazet alacak değiliz. Bu bağlamda Şanlı Bayrağımıza Uzanan Eller Kırılmaya Mahkumdur…!
Bir diğer konu ise; Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin Lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, bu topraklarda lanet okunmasına kadar şuursuz yapılan hakaretler kimsenin haddine değildir.
Unutulmamalıdır ki; Aziz Atatürk'e lanet değil, rahmet okunur, dua edilir ve bize emanetlerine sahip çıkmak düşer. O’nun zor şartlarda 1919 yılında karşılaştığı zorlukları tekrar okumak ve anlamak lazımdır. 1919 şifresini çözemeyen elbette gaflet içinde olmaya mahkûmdur. O gününün zor şartlarını iyi anlayan birinin Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif'in müze olan irintisini anlar.
86 yıl sonra Rabbime şükürler olsun bizler bu tarihi gördük ve duygularımızı kalemimize aktarıyoruz. Emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız ve ekibine sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Allah sizlerden razı olsun…
Hülasa, tarihimize sahip çıkalım, tarihimize öğrenelim ve en önemlisi kulaktan duyma tarihlere saplanıp inanmayalım. Bizler tarihimize sahip çıkmazsak yarın birileri bize yeni tarih yazdırırlar velhasılıkelam…
