Günlerdir ekranlarda izlediğimiz Boğaziçi Üniversitesinde yaşananlara baktığımızda kendimizi derin düşünmekten alıkoyamıyoruz.
Acaba, seçkin ve özel bildiğimiz bu üniversitede hala bilmem hangi çağdan kalma bilimle beslenen ideoloji veya ideoloji ile beslenen bir ilimin hakimiyeti mi söz konusu ki çağdaşlık ve medeniyetten uzak hoşgörüsüz bir anlayış hâkim.
Gelinen noktada kendisini farklı gören Boğaziçi Üniversitesinin diğer üniversitelerden farkı nedir diye insan düşünmeden edemiyor. Öyle ya ülkede en yüksek puanla öğrenci alan nadir üniversitelerden biri. Farkı sadece yüksek puanla alması mı yoksa başka bir şey mi diye insan gerçekten merak ediyor.
Fark bilgi ve ilimden kaynaklı ise, ilmin ve bilimin sonucu olan medeniyet ve çağdaşlıktan uzak bu tür eylem ve faaliyetler neyin nesidir. Çağdaşlık ve medeniyet özü itibariyle hoşgörü ve saygı demek olduğuna göre bu yapılanlar hangi çağdaşlık ve medeniyet kavramıyla izah edilecek.
Kendisi gibi düşünmeyenlere kin ve nefretle bakanların ilim ve bilimden bahsetmeleri sadece içinde bulundukları ideolojik körlüğün geldiği noktayı göstermez mi?
Diğer yandan kendilerinin hayat felsefelerine ve ideolojilerine hiçbir hakaret ve saldırı olmadığı halde rektör atamasını bahane ederek kahir ekseriyeti Müslüman olan bu milletin değerlerine hakaret ve saldırıda bulunmaları hangi bilgi, ilim, medeniyet ve çağdaşlıkla izah edilebilir.
Boğaziçi Üniversitesi mühendislik alanında dünyayı kıskandıracak buluşlar yaptı da yeni rektör buna engel mi olacak ki kıyametleri koparıyorlar. Akademisyenler savaş uçağı, füze, radar sistemleri, İHA ve SİHA’lar gibi ülkenin ihtiyacı olan savunma sanayii ve ağır sanayi alanında projeler geliştirdiler de yeni rektörün buna engel olacağını mı düşünüyorlar. Onun için midir ki illegal örgüt mensuplarının içinde yer aldığı eylemlerin sahası olmuş durumda.
Ya da yasalara uygun olmayan bir atamamı yapılmış ki buna itiraz ediyorlar. Her şey hukuk çerçevesinde olduğuna göre bu isyanın sebebi nedir. Yoksa, eylemlerle biz Boğaziçi olarak kendi hukukumuzu kendimiz kurarız düşüncesini mi dikte etmek istiyorlar. Hukuk devletinde bunun adı da amacı da sonuca belli değil mi?
Atanan rektörün akademik kariyer ve kapasitesi hakkında tek söz dahi söyleyemeyen eylemcilerin kabullenmedikleri sadece rektörün kendilerinden farklı dünya görüşü olduğuna göre amaç da niyet de ortada değil midir?
Dünya tarihi incelendiğinde savaşların birçoğunun yüksek tahsil görmüş okumuşlar tarafından çıkarıldığı ortada olduğuna göre, en tehlikeli insanların da okumuş cahiller olduğu gayet net olarak ortaya çıkmaktadır.
Hal böyleyken tarih tecrübesi gayet zengin olan bu millet birilerinin kötü niyetlerini boğazlarının içinde düğümleyecektir. Bundan hiç kimsenin de endişesi yoktur.