Ne zaman ki içime aktı bu hüzün
O zaman değişti dünyam
Ömrüm zavallı ve viran
Artık pervasız bir sefaletin kölesiyim
Çürümeye başlıyor hücrelerim
Ağarmış elbisemde
Sitem dolu kuruyan gözyaşlarım
İçim karanlık
Dışım karanlık
Sararan yapraklardır bir bir
Gülüşümü solduran
Puslu bir havanın pençesinde özgürlüğüm
Derin girdaplar boğuşuyor yüreğimde
Yaşama dair ne varsa
Tek tek kayboluyor benliğimde
Kendimi tanımıyorum
Artık bir parçam olmuş
Beni tüketen bu his
Suyun tadı acı
Beynimde dinmiyor bu büyük sancı
Kendimi arıyorum sevinçlerimi yitirdiğim yerde
Ruhumda bin bir çeşit yara
Açtıkça kanayan
Kanadıkça yoran
Üzerime sinen bu laneti
Hangi azgın sel alıp götürür
Beni ısıtan güneşi alıp
Yıldırımları kim bıraktı avuçlarıma
Bir odada hapsoldum
Istırap duvarına
Parmaklıklar ardındaki boşluğumun
Öfkeli yüzünü görüyorum
Uykusuzluk sitem ediyor gözlerime
Bir tüy kadar bile değerim yok
Ölüyorum her gün
Kendimle vedalaştığım bu mahşer tepesinde…